30 Mart 2013 Cumartesi

kitap-J.D. Salinger- Çavdar Tarlasında Çocuklar

 
kesinlikle okunması gereken bir kitap.
 
16 yaşındaki Holden yaşadığı bir kaç günü anlatıyor.
tam bir ergen ağzıyla hem de:)) ondan nefret ediyor, bundan nefret ediyor, şundan nefret ediyor, ama kendince ahlaki kuralları da var Holden'ın.
 
insanları anlamaya çalışıyor , sorguluyor, gelecekle ilgili saçma planlar yapıyor....


anlatılan önemli bir olay yok, sonu ne olucak diye merakla da beklemiyorsunuz ama okumadan da duramıyorsunuz.öyle bir kitap yani.

29 Mart 2013 Cuma

G.A.D.................................(12)




bugün ki GAD larımızın hepsi Ali Denizden:))


eline boks eldivenleri  soruyor
- anne sana vurayım mı?
- hayır
-neden?
- canlılara vurulmaz
- ama sen canlı değilsinki ablasın
-kimin ablasıyım?
-benim
- ama ben senin annen değilmiyim?
-annemdesin ama ablamdasın
:)))
........................................................................
trafikte önümüzde duran arabaları kastederek:
- bu arabalar neden duruk

soğuk ellerini üstüme sürme üşürüm diyen Aslıya cevap:
-sen zaten üşüksün.

bu kalıba alıştı galiba iyice, gülük, duruk, üşük:))) bakalım daha neler çıkacak:))
........................................................................................

uzaktan kumandalı arabasıyla oynarken , arabanın yakınına gidip çalıştığını görünce
-anne bak yakından da çalışıyomuş:)) ( adı uzaktan kumanda olunca yakından da çalışmasına şaşırdı çocuk)

...................................................

- anne sen çok seviyorum:)
-neden
- çünkü balonları patlatmama yardım ediyosun:))( doğum gününden kalan balonları iğneyle patlattık da)

26 Mart 2013 Salı

biten battaniyem:))

 
işte bitti:))) bu battaniyeyle igili beni en çok mutlu eden şey, evde kalan ipleri neredeyse bitirmiş olmam. ohh ipler bittikçe içime bi rahatlık geliyo ki sormayın ( yenilere yer açılsın di mi) :))

25 Mart 2013 Pazartesi

kitap- Isaac Asimov-Kan Damarlarında Yolculuk




 
           adından da anlaşılacağı üzere  bir grup bilim adamının bir insanın vücüdundaki macerasını anlatıyor. amaçları da  dışardan müdehale edilemeyecek durumda olan ve beyne zarar veren bir kan pıhtısını tedavi etmek.

      vücüduna girdikleri adam çok ünlü bir bilim adamı. ve uzmanlık alanı nesnelerin ve canlıların mikroskobik boyutlarda küçltülmesi.

    küçültülme işlemi zaten yapılabiliyor ama süresi kısıtlı. bu bilim adamının bilgileriyle bu işlem çok da uzun süreliğine yapılabilecek.yani bu adamın ölmemesi gerekiyor ki bilgilerini paylaşabilsin.

      o yüzden bu adamın ölmemesi gerekiyor. bi yandan da kahramanlarımızın 60 dakika gibi kısa  bir süresi var. eğer o sürede işlemi yapıp çıkamazlarsa vücudun içinde büyümeye başlıcaklar....

22 Mart 2013 Cuma

kitap-Horace Walpole- Hiyeroglif Masallar



yazılacak çok fazla bir şey yok aslında. içinde 6 tane küçük absürd hikayenin bulunduğu bir kitap.67 sayfalık , bir çırpıda bitiveren kitaplardan.


yazar 1700 li yıllarda yaşamı edebiyatçı ve politikacı. aynı zamanda Kont ünvanı var.

kitaptaki ikinci masal olan " kral ve üç kızı" şöyle başlıyor mesela.

"Eski zamanlarda , üç kızı olan bir kral vardı. Yani üç kızı olurdu eğer bir taneye daha sahip olsaydı. Fakat her nedense en büyük kızı hiç doğmamıştı. Çok güzel, bir hayli zeki ve devrin tüm yazarlarınını da doğruladığı gibi Fransızcayı kusursuz konuşan bir kızdı. Hal böyleyken hiçbiri, kız hiç bir zaman var olmamış gibi görünmezdi. Diğer iki prensesin güzellikten çok uzak olduğu ortadaydı................."

21 Mart 2013 Perşembe

unutkanlıklarım..........(2)

15 günden fazla oldu Kuzey hasta. bir doktora götürdük antibiyotik kullandık ama fayda vermedi.
neyse  geçen hafta çarşamba günü başka bi doktora götürdük bu salı da kontrole götürmem gerekiyodu.
Ali Deniz de babannesindeydi. onu da alırım doktora gideriz ordan da arkadaşıma giderim dedim
.Ali Denizi almaya gittim dedesi onu aşağıya indirmiş.
dedesine "sen de bizle gel istersen" dedim .
o da "tamam hangi hastane?" dedi.
ben de "Beyhekim" dedim ve gittik.
arabayı parkettik, çocukları indirdik. hastaneye girdik ben etrafıma bi bakındım, çok yabancı geldi. o an kafama dank etti.
 "biz yanlış hastaneye geldik" dedim:)) gülsem mi ağlasam mı bilemedim bir an. çok kızdım kendime.
eşimin babası "nereye gidecektik" dedi.
 "Adatıp" dedim. neyse çıktık oraya gittik. Adpazarını bilenler bilir iki zıt yönde hastane. çok uzak değiller ama Adapazarı gibi bi yer için uzak bi mesafe sayılır.
ben randevu aldığım andan itibaren nedense Beyhekim diye şartlamışım kendimi.

sonuçta biraz zaman kaybettik önemli değil ama ben hala kızgınım kendime:)

19 Mart 2013 Salı

battaniye...

 
 
artık iplerden ördüğüm battaniyem...
uzun zamandır elimde ama çok az kaldı. akşamları elime hiç alamıyorum bu aralar.
 
 
çok büyük olmadı ama puset battaniyesi denilen türde bişey için uygun boyutta oldu bence.
 

18 Mart 2013 Pazartesi

kitap- Harper Lee - Bülbülü Öldürmek


kitabın orjinal adı " to kill a mockingbird"

1962 yılında filmi de çekilmiş.( en kısa zamanda izlemek istiyorum)

mockingbird aslında bülbül demek değil alaycı kuş demekmiş ama sanırım türkçede bülbül daha anlamlı bir kuş olduğu için öyle çevrilmiş.
bu arada bülbülün ingilizcesi de nightingale miş:))( ne alaka demeyin Florence Nightingale den dolayı ilgimi çekti de yazdım:))

her şey küçük bir kızın( scout) gözünden ve tam bir çocuk masumiyetiyle anlatılıyor .
Maycomb adlı bir kasaba da avukat olan Atticus'un bir kızı ve bir oğlu vardır. annelerini küçük yaşta kaybeden çocuklarla babaları ve bir de zenci bakıcı ilgilenmektedir.

bir zenci olan Tomun bir kıza tevavüz ettiği iddia edilir ve onu savunma görevi Atticus'a verilir.o güne kadar zenciler beyazlara karşı hiç bir davayı kazanmamışlardır.Atticus tüm samimiyetiyle zenciyi savunmaya çalışır. ama Atticus ve çocukları bu konuda ağır eleştirilere maruz kalırlar. zenci dostu ( bunu hakaret olarak kullanılıyorlar tabi) olarak etiketlenirler.
bütün bunlar olurken de Scout ve abisi Jemin arkadaşları, oyunları, maceraları, etraflarında olan biteni anlama çabaları Scout'un gözünden anlatılıyor.

Atticus şimdi yaşasa evliya diyebileceğimiz bir adam. kendisine yapılan bütün hakaretlerde haksızlıklarda olumlu bir yan bulabiliyor. ve çocuklarını da kendisi gibi insan sevgisi dolu olaak yetiştiriyor.
kitapta en çok hoşuma giden şeylerden biri; Tomun hikayesini öğreniyoruz ama dramatik bir şekilde değil. yani acitasyon yapılmadan anlatılmış her şey.

çok güzel bir kitaptı. kesinlikle tavsiye ederim.

17 Mart 2013 Pazar

çok güzel fikir:))

 
takip ettiğim yabancı bir blog var. böyle bir fotoğraf yayınlamış geçen gün. fotoğrftakiler kendi çocukları.

kelimenin tam anlamıyla bittim ben bu fikre. bir hamilelik haberi bu kadar güzel verilir.

bloguna da mutlaka bakmalısınız:))
repeat crafter me blogu için buraya...

14 Mart 2013 Perşembe

bu güzelliğin adını bilen var mı??

 
kendimi bildim bileli aşığım bu çiçeğe. bahar gelince görmekten en mutlu olduğum şeylerden biri. (diğerleri papatyalar, şeftali çiçekleri ve de beyaz kelebekler:))
 
adını bilmiyorum. o kadar küçük ve narinki koparsan kaybolup gider parmaklarının arasından. yanına oturup bakarım ben de uzun uzun bu güzelliklere.
nasıl da ulaşılmaz benim için. büyüdüğü yerden başka bi yere götüremem, seveceksem olduğu yerde sevmeliyim onu.
 
adını bile bilmiyorum ama. bu konu da çok cahilimdir zaten. yani çiçek adları, ağaç adları falan. bilemiyorum hiç. ne büyük eksiklik. benden şair olmaz mesela di mi:))

 
bu da diğer aşkım papatyayla brlikte bi pozları.
 
işte soruyorum bu mavişin adı ne acaba?

son dakika: kuzenim sayesinde öğrendim arkadaşlar. Latince " veronica persica" türkçe "acem yavşanotu"
ben veronica persica demeyi tercih ediyorum çünkü kulağa daha hoş geliyor:))

uzun aradan sonra bir çekiliş...

Erdi Karadeniz çok güzel bir kitap çekilişi yapıyor ve 3 kişiye kitaplar hediye ediyor.
katılmak için buraya...

13 Mart 2013 Çarşamba

kitap-Elizabeth Kelly- Benim Çılgın Ailem

kitap gerçekten tuhaf bir ailenin ilşkilerini anlatıyor. amaçsızca yazılmış diyaloglar var. kitabın iddası komik olmak ama komedi unsurları kültürden kültüre değişiklik gösterdiği için bana pek de komik gelmedi açıkçası.

Collie, kardeşi Bingo, annesi, babası ve de amcası Tomla beraber yaşıyor. bi de bu ailenin maddi olarak destekçisi büyükbaba var. lakabı Şahin. Şahin Collie'nin anne tarafından büyükbabası ve çok çok zengin.

Collie'nin annesi babasından nefret ediyor ama maddi oalrak da ona bağımlı olmaktan rahatsız olmuyor.

Kadın aslında herkesten nefret ediyor, ya da kitapta ki  herkes birbirinden nefret ediyor :))

kitabın ilk yarısı hiç bir olay olmadan akıp gidiyor. asıl olaylar ikinci yarısında patlıyor ve hiç beklenmedik şeyler oluyor.

okurken sıkılmadım ama sanırım çeviri biraz kötüydü. ilk başlarda diyalogları takip etmekte biraz zorlandım. ama karakterleri tanıyınca okumak da kolaylaştı.


yazarın ilk kitabıymış. ben okurken eğlendim...

12 Mart 2013 Salı

bundan aldım ben:))

herşey can skıntısıyla başladı. googlle'a kapıda ödeme imkanı olan alışveriş siteleri diye yazdım. dekoreko diye bi site çıktı. sadece ev dekorasyonuyla ilgili kampanyalar var bu sitede.
kapıda ödeme şartı ise şöyle. alışverişinizi tamamlayınca telefonunuza bir mesaj  geliyor ve onaylayıp gönderdiğinizde 7,90 lık bir ücret faturanıza yansıyor. onun dışında ürünün bedelini kapıda ödüyorsunuz.buna mikro ödeme mi ne diyolarmış.

benim kredi kartım olmadığı için sık sık tchibodan alışveriş yapıyorum zaten. orda telefonla falan ödeme kısmı yok. o yüzden  biraz tereddüt etmiştim bu mikro ödeme olayı konusunda. arayıp ayrıntılarını öğrendim. ee ne kaybederim dedim ve aldım bu dolabı.

böyle bir takı dolabı yaptırmayı düşünüyordum taşınıca. hazır yapılmışını görünce alayım bari dedim.
daha önce ki kampanyadan almıştım ben ama gene kampanyalı bu ürün şu anda.
almak isteyendelr dekoreko adlı siteye bakabilir.

 koca bir paket oalrak duruyor şu an. açmıcam taşınmadan. bi sorun olmaz umarım. taşınınca ve takılarımı yerşeltirince gerçek fotoğraflarını da koyarım..

11 Mart 2013 Pazartesi

kitap- Necip MAHFUZ- Aşk Zamanı

zengin bir dul kadın olan Ain hanım ve onun biricik oğlu İzzetin hikayesi anlatılıyor kitapta. İzzet ve en yakın arkadaşı  Hamdun, aşık oldukları kız Bedriye, başka bir kız Seyyide...
mutsuz insanlar kimseye mutluluk veremiyor bunu bir kere daha görüyoruz. bi insanı da içinden gelmiyorsa eğer hiç bir şey mutlu edemiyor bezen...

kitapta şöyle bir söz hoşuma gitti.

"Bizim oralarda kusurlar bire bin katılarak aktarılır,ama iyilikler başka çare kalmayana kadar göze görünmezdi"


bizim buralarda da öyle değil mi?

9 Mart 2013 Cumartesi

G.A.D..................................(11)

 
 
 
bunlar Ali Denizden...
fotoğraftaki gibi bombeli pencere demirini ilk gördüğündeki tepkisi:
- aaa bak dedem gibi, göbeği var.
...............................................................

herhangi bir yerde gördüğü A harfine tepkisi:
-anne bak bu benim A ğım:))
.................................................................................

-anne yemeğimi yersem belki ben de uçabilirim ( reklmlarda böreği yiyince uçan bebeği kstediyor)

.............................................................

kakasını yapmaya çalışıyor

karnımda sanki bi taş var, karnımda sanki kocaman bi taş var( kimden duydu bu tabiri hiç bir fikrim yok)
.........................................................................

Kuzeye oyuncaklarını vermek istemeyen Burak'a Ali Denizden öğüt:
-Buyak paylaş onunla
..........................................................................

gülümseyerek odaya girdiğimde Ali Denizin tepkisi:
-anne neden gülüksün?( gülük ne yaaa:))
.......................................................
bu da benden...

alışveriş merkezinde ki mağazalrda bol bol gözüme çarpan elektrikli çaydanlıkları görünce diyorum ki eşime:
- bak bi gün dersem ki bundan alalım anlaki bana bir şey olmuştur. yani ben ben değilimdir( o kadar sevmiyorum o elekrikli çaydanlıkları ve onların çayını)
eşim:
-hımm dur bakalım bunun altından ne çıkacak. korkutuyosun beni:))

8 Mart 2013 Cuma

Denizlerimin doğum günü....

 
5 mart salı gününe geldiği için doğumgünlerini 2 sinde yani cumartesi günü yaptık.
çocuklara ayrı ayrı pasta yaptırmayı düşünmüştüm ama sonra tek pastanın daha mantıklı ve pratik olacağına karar verdim.
görsel olarak çok güzeldi pastamız ama tadını pek beğenmediler. ben yaş pasta sevmediğim için tatmadım zaten.


 
çocuklarla fotoğraf çektirmek tam bir kabus. Kuzeyi zaptedemiyoruz zaten, Ali Deniz de bi havalara giriyor, sağa sola bakıyor falan:))
 
 
 

 
 cumartesi aile arasında bi doğum günü yaptık. salı günü de eve bir kaç arkadaşımı davet ettim. aslında doğum günü gibi olmadı malesef. Kuzey biraz hastaydı keyfi yoktu derken benim de keyfim kaçtı. pasta bile almadım bu sefer. Ali Deniz "hani pasta benim doğum günüm değil mi" diye gezindi ortada:)) neyse hediyelerini görünce unuttu pasta mevzusunu:))
kuzularımla çektirebildiğim nadir fotoğraflar bunlar da...
 
 


7 Mart 2013 Perşembe

kitap- Necip MAHFUZ- Arayış




Necip Mahfuz' u daha önce yazar aylarında okumuştum. biraz aradan sonra ikinci kitabını okudum. Okunmaya değer mi?. Değer. ama çok da etkilenmedim bu kitaptan. Zaten 116 sayfalık kısa bir kitap. Bölüm boşlukları, büyük puntolar falan derken bir akşamda bitiverdi kitap.
Konusuna gelirsek; kahramanımız İskenkenderiyeli bir hayat kadınının oğlu. annesi ölürken "babasının aslında ölmediğini , zengin bir adam olduğunu eğer onu bulursa zengin bir hayat sürebileceğini" söyler, ve kahramanımız da babasını aramaya başlar. sonuçta olaylar saçma sapan boyutlara ulaşır( tabi bence)
Dediğim gibi kitap kısacık, derinlik yok, olaylar ve karakterler çok yüzeysel anlatılmış.
Daha önce okuduğum "Kuştimur Kahvehanesi" kitabını daha fazla beğenmiştim açıkçası.

6 Mart 2013 Çarşamba

yazar ayları- Mario Vargas Llosa- Julia Teyze




yazar ayları kapsamında bu ay okuduğumuz yazar Mario Vargas Llosa. Güney Amerikalı( Peru) bir yazar.
(belirtmeden geçemiyeceğim hiç yurt dışına girmedim ama gitmek istediğim tek yer Machu Picchu:))

gelelim kitabımıza. açıkçası kitabın adını görünce kaçınızın aklına benim aklıma gelen geldi merak ediyorum ama benim ilk aklıma gelen bir aşk hikayesiydi, ve yanılmadım. yazarımız 18 yaşlarındayken yaşadığı bir aşkı anlatıyor.
Julia Teyze annesinin kardeşi olarak değil yengesinin kardeşi olarak teyze. o yüzden ahlaka aykırı bir şey yok yani:)) ee öneml tabi böyle şeyler:))
sorun şu julia Teyze 32 yaşında gençbir dul ve Peruda reşit olma yaşı 21. kahramanımız Mario bu konuda sıkıntılar yaşıyor, ailelerin karşı çıkması, yasal olarak onların izni olmadan evlenememesi, yazarlığa yeni yeni başlayan bir gencin para kazanmasının zorlukları..

Mario bir radyoda heber bülteni metinleri hazırlamaktadır. o sıralarda da radyo tiyatrolarının çok popüler olduğu bir dönem. Mario'nun çalıştığı radyo Bolivyadan Pedro Camacho adlı yazarı transfer ediyor.
Pedro garip bir adam,Mario dışında adamla konuşabilen yok ama Mario bu adamdan çok etkileniyor.. adam günün 12 saatini radyo piyesleri yazarak geçiriyor ve çok popüler oluyor.
 kitap 20 bölüm. tek sayılı bölümler Mario ve Julia teyzenin hikayesi, çift sayılı bölümler ise Pedro'nun yazdığı piyesler. ilk başlarda herşey yolunda giderken Pedro artık hikaye kahramanlarını birbirine karıştırmaya, ölüleri tekrar canlandırmaya falan başlıyor.

ama gene de kitabın güzel yanı Pedro'nun ilginç hatta absürd hikayeleri.

yazar sadece julia teyze hikayesini anlatmış olsaydı ne kadar sıradan bir kitap olurdu. ama ustalık sanırım böyle bir şey.asıl hikayeyi bambaşka birşekilde sunabilmek.


Mario Vargas Llosa .... kesinlikle tavsiye edebileceğim bir yazar....

1 Mart 2013 Cuma

kitap- İstanbullular- Buket UZUNER



Kitapta sonradan İstanbullu, yedi göbek İstanbullu bir sürü insanın Atatürk havalimanında kesişen ya da birbirine teğet geçen hayatlarının hikayesi anlatılıyor.


Belgin  ve Ayhan birbirlerinde aşkı yeniden bulmuş ama aşka hala güvenemeyen iki insan.
Kete,  Belgin'in dadısı, manevi annesi , her şeyi...

Mehmet Emin , Belginin gençlik aşkı ve ilk kocası, ilk hayal kırıklığı. genç kızları kullanmakta üstüne olmayan kültürlü, zengin, başarılı ama mutsuz çok mutsuz  bir iş adamı...
Tijen  Mehmet Eminin yeni avı ya da avcısı...

İstanbulda azınlık, yurt dışında asimile olmakla suçlanan bir türlü hiç bir yere kendini kabul ettiremeyen levantenler,  Anadolunun çeşitli yerlerinden gelmiş ama kendini artık İstanbullu sayan insanlar...
bir sürü hayat hikayesi var kitapta.


Buket Uzuner'in yer yer didaktik olmaya çalışan dili ilk başlarda beni rahatsız etse de hikayenin içine girdiğimde okuması keyifli bir kitap oldu benim için.