28 Şubat 2013 Perşembe

Yazar Ayları- Mart- Mario Vargas Llosa

yazar ayları etkinliğimizde bu ay Perulu yazar Mario Vargas Llosa okuyacağız.  daha önce hiç okumadığım bu yazarın "Julia Teyze" kitabını okuyacağım.
ayrıntılar için Pinucca'nın bloguna bakabilrsiniz.
Ali Denizin öğle uykuları bitince benim kitap okuma hızım da düştü:) uyuyana kadar başında hr gün en az bir saat beklediğim zamanlarda mecburen kitap okuyordum, iyi de oluyordu :))

eski tempoma dönmek istiyorum gene...

hadi bakalım herkese iyi okumalar....

26 Şubat 2013 Salı

bir uyku öncesi hikayesi...

akşam yatış seramonimiz aynen şöyle...

1- ben Ali Denizi tuvalate götürürüm.( yok benim çişim, yapmıcam bağırışları içinde)
2- o sırada eşim Kuzeyin altını değiştirir.( o da kendince ağlayıp kaçmaya çalışır)
3-ben Ali Denizin tulumunu giydirip Alper kitabını okurum.( tercihen Alperin sükürbesi( süpürge) )
4. eşim Kuzeyin tulumunu giydirip mamasını hazırlar.
5- Ali Denizi yatağa koyarım.
6- çekyata oturup yastığı ayağıma koyarım.( gidip çocğu almam dikkatinizi çekerim, o kadar da keyfim olsun, beklerim eşim getirsin)
7- eşim Kuzeyi mamasıyla getirip ayağıma koyar.
8- Ali Deniz "babaaa süt ve su istiyorum" diye bağırır.
9- eşim de gece çişini kaçırmasın diye azıcık süt ve azıcık su koyar ve getirir.
10-Ali Deniz sütünü ve suyunu içer arka arkaya ve şöyle der "elhamdürillah, elhamdürillah. ( bir şey içince elhamdürillah demeyi biliyor kendisi ama iki tane şey içince iki kere söylüyor):))
11- eşim ışığı kapatır ve bizi başbaşa bırakır.
12- artık şansım varsa yarım saat yoksa 1 saat bazen 1,5 saat o oda da mahsur kalırım:))

işte böyleee:))

bu fotoğraftakiler de Ali Denizin akşam keyfi:)))

akşam yatış seramonisi beni  o kadar yoruyor ki nefes nefese kalıyorum o tempoda:))

23 Şubat 2013 Cumartesi

Pinucca'nın çekilişi ve Yazar Ayları

 
yazar ayları etkinliğimiz son hız devam ediyor:)) mart ayı yazarımız Mario Vargas Llosa. etkinlik sahibemiz Pinucca katılım artırmak için bir çekiliş düzenledi. çekilişi kazanan kişi Mario Vargas Llosa'nın  bir kitabına sahip olacak. .
ayrıntılar için Pinucca'nın bloguna bakabilirsiniz:))

22 Şubat 2013 Cuma

evimizden manzaralar...............(7)

 
kuzular büyüyor. 15 gün sonra doğum günleri var:))

 
mudodan aldığım çay tabakları. 4 lü satılıyorlar, ben 3 takım aldım. üzerinde barış işareti olan ne bulsam alıyorum:)))

 
daha önce ördüğüm battaniyelerden kalan ipleri değerlendireyim dedim. çıkan motif sayısına göre karar vericem ne olacağına. küçük bir bebek battaniyesi olabilir belki.

 
şallara devam. 8. oluyor bu. bakalım kış bitene kadar kaçtane daha örücem:))

 
ben taşınıcaz diye kitaplarımı kolilemiştim ya o raflar yeniden dolmaya başladı valla.))
alttaki rafta sağa yatık olanlar okuduklarım diğerleri okunmayı bekleyenler:))
 
 
 
 kuzuların keyif anı
 
 
 Ali Denize migrostan aldığımız alışveriş arabası. çok sevdi. içine bir şeyler koyup geziyor evin içinde. Amerikada falan "homeless" lar varya aklıma onlar geliyo gülüyorum:))


kuzularım benim:))
 
 
kardeşini de taşıyabilir benim kuzum
 

20 Şubat 2013 Çarşamba

bundan sonraki günlerin şarkısı...

 
biz ailecek Karmate grubunu çok seviyoruz ama Ali Deniz bazen bir şarkılarına takılıyor ve günlerce aynı şarkıyı dinliyoruz:))
yeni takıntımız arabanın egsozi:))
 

19 Şubat 2013 Salı

siz de yapar mıydınız??



Meydan larousse ansiklopedisini step tahtası olarak kullanırdım

oturur 1 saat uğraşır çekirdeklerin kabuklarını ayıklar sonra hepsini bir kerede yerdim. ayy hatırladım da midem bulanırdı sonra da:))

Pril şişesinden su tabancası yapardım.

Kasetlerin içini açıp oynamaya bayılırdım.

okulda çay kutusundan saat, süngerden kedi yapardık.

ediz hun ve edisonu aynı kişi sanırdım da bi türlü anlam veremezdim bu adam elektriği ne zaman buldu nasıl hala bu kadar genç:))

nilüferin adını nil soyadını üfer sanırdım( aklıma almıyodu tabi bi insanın sadece adını kullanma olayını, illa bi soyadı olacak:))

bi de cüneyt arkını cüney tarkın sanıdırm nedense:))

peçete, kokulu kağıt pul, küçülmüş kalem, kartpostal, boncuk......ve daha onlarca şeyin  kolleksiyonunu yapardım.

susam sokağında iki canavar bi adamı aralarına alıp " arada kaldım arada kaldım" diye şarkı söylerdi ve ben arada kalmaktan çok korkardım:))

bi de şu şu şarkısına bayılırdım kurbağa kermitin" kasvetli karanlık bir gece, şaşırdım yolumu karanlıkta, bana söylermisiniz nasıl gidilir, nasıl gidilir susam sokağınaaaa"


nolur yalnız olmadığımı söyleyin:)))

18 Şubat 2013 Pazartesi

ağva gezimiz ve uykuyla imtihanım:))

 
 haftalar öncesinden kafama koymuştum bir günlüğüne ağvaya gimeyi. soğuk dediler, kışın güzel olmaz dediler ama benim derdim tatil değildiki, kafa dinlemek ve uyumaktı:))

 
cumartesi sabah çocukları dağıta dağıta çıktık yola. şöyleki Ali Denizi Adapazarında babannesine , Kuzey Denizi de İstanbulda anneannesine bırakmak suretiyle vardık Ağvaya.

 
 gerçekten soğuktu ama güzeldi. deniz o kadar dalgalıydı ki iskelede durmak çok heyecan vericiydi. arada bir de koca koca dalgalar gelip ıslanmamak için kaçışımız çok eğlenceliydi gerçekten.

 
 biraz dolaştıktan sonra odamıza gittik ve uyumaya çalıştık. eşim her zamanki gibi hemencecik uyudu ben de nerdeyse 3 saat boyunca uyumaya çalıştım.
Allahım diyorumki "uyu kızım bak bu fırsat çıkmaz bi daha", ama yok uykum da var ama özgürce uyuyabilmenin heyecanından olsa gerek uyuyamadım.
hadi kalkıyım desem bi uyuşukluk da geldi üzerime. uykuyla uyanuklık arasında saatlerce cebelleştim.
 
neyse akşam oldu yemeğe falan gittik, canlı müzik olan bir cafedeydi yemek. biraz dinledik, eğlendik. benim uykum geldi gene.
odaya geldik biraz Tv seyredelim derken ben uyuyakladım ama gene deliksiz bir uyku değil. sürekli uyanıyorum, sağa dönüyorum sola dönüyorum  yokk.
neyse bi ara dalmışım saate baktım 8. uyu kızım diyorum biraz daha bak bu fırsat geçmez ele bir daha:)) 9 a kadar falan  zar zor yattım ama sonunda pes ettim:)

kıacası ben uyumayı unutmuşum arkadaşlar, 3 yıldır uykusuz bir insan olarak bildiğin uyuyamıyorum artık:))
ağvaya gelecek olursak bence güzeldi .yazın çok daha güzel olur eminim ama kış olmasına rağmen kalabalık bir haftasonuna denk geldik. benim hiç aklıma bile gelmemişti ama gecikmeli 14 şubat kutlamalarına denk gelmişiz. hep gencecik çiftler var ortalıkta.çoğu sevgili ya da yeni evli muhtemelen:))
toplam 3 tane çocuk gördüm koskoca ağvada düşünün:))

15 Şubat 2013 Cuma

G.A.D.............................(10)

Kahvaltı hamur kızartması var. daha tabaktakine bakmadan kokusundan onun sigara böreği olduğu izlenimine kapılıyor bizim ki( burnu çok iyi koku alır)
ben:Ali deniz gel ye.
Ali Deniz:Ben sigara böreği sevmem
Ben:Neden?
Ali Deniz:Çünkü içinde sigara var onun.
Ben:Olsun nolucakki?
Ali Deniz:Sigaya zayaylıdır anne...

.............................................................................

ben:Bak Ali deniz sana küserim
Ali Deniz: Anne küsük olma:))

....................................................................................

İETT otobüsüne bindik beraber.
İmdat çekicinin ne olduğunu sordu. Ben de yangın çıktığında onunla camı kırıp dışarı çıkarız onun adı imdat çekici dedim.
Ali deniz: anne yangın çıkınca "imdaaaatt çekici" diye mi bağırıcıcaz.

................................................................................................................

gene kucağıma tünemiş oturuyoruz. bana daral geliyor.
ben: Ali Deniz in kucağımdan lütfen.
Ali Deniz: ama anne ben seni çok seviyoyum o yüzden tepene çıkıyoyum
ben: biraz uzaktan sev beni, sıkıldım
Ali Deniz:( uzaklaşıp elini bana doğru uzatıp dokunmaya çalışarak) bak anne bak uzaktan sevemiyoyum olmuyo:))
.............................................

bu da benden.....
yıllarrr önce ortaokul yıllarımda( lisede olabilir emin değilim ama umarım ortaokuldur),  en yakın arkadaşım Merveyle aramızda şöyle bir diyalog geçmişti.
apartmalarında kalorifer petekleri ile ilgili sorun olmuş mervelerin, yönetimle babası bu konuda anlaşamıyor. bu arada mervenin babası makine mühendisi bi de alanı termodinamik .

merve: babama diyorlarki "bilirkişi" çağırılakmış, zaten benim babam bilirkişi
şapşal moriçe: ( şaşkınlıktan ağzı bir karış açık) ne!!! o bilir kişi senin baban mı?

ben tabi "bilir kişi"yi böyle bir dağ başında mağarada inzivaya çekilmiş ak sakallı bir dede sanıyorum demekki,  lazım olduuğunda şehre inip görev yapan:))

kitap-Çelik Mağaralar- Isaac Asimov

        sanırım kitap 1954 yılında ilk basımını yapmış ama Türkiyede 1983 yılında basılmış . benim elimdeki kitap da 83 basımlı Baskan yayınlarından çıkmış olan kitap.

      kitabın türüne bilim kurgu-polisiye diyebiliriz.

         kitabın adı olan "çelik mağaralar" insanların kendilerini hapsettikleri yaşam alanları aslında. havayla temasın sıfır olduğu yalıtılmış şehirler. bütün ihtiyaçlarını burda karşılıyor ve kırsal dedikleri asıl karaya adım atmıyorlar.

       yaşantıları çok katı kurallara bağlı. yemeklerini yedikleri ortak alanlar var. hangi kademedeki çalışanının nerde yaşayacağı, nerde yiyeceği, nasıl seyehat edeceği, kaç çocuk yapacağı ve bu çocukaları ne zaman yapacağı.. her şey ama her şey kurallara bağlı.hızlı nüfus artışı nedeniyle tüm imkanlar çok kısıtlı ve yaşantı çok zor gerçekten.

      bir de artık insanların yerine robotların aldığı fabrikalar ve işyerleri de devlet tarafından desteklenince büyük bir muhalefet gurubu doğuyor. bunlar kendilerine "ortaçağcılar" diyor ve geçmişe özlem duyuyorlar, robotlardan da onaları gördükleri yerde parçalayacak kadar nefret ediyorlar.
bir de spacetown denilen bir yerleşim alanı var ki burda dünyaya yaşamak için gelen uzaylılar yaşıyor. ama onların yaşam alanı tamamen insanlardan kopuk. hiç bir şekilde temas etmek istemiyorlar dünyalılarla.

       spacetown da bir bilim adamı öldürülüyor ve uzaylılar cinayeti işyene kişinin bir dünyalı olduğunu düşünüyor. bu işi araştırma görevi ise dünyada bir polis olan Baley' e veriliyor. olayın tehlikeli boyutu şu;  eğer o uzaylıyı gerçekten bir dünyalı öldürdüyse bu uzaylılara ve diğer dünya dışı şehirlere , dünyalılara saldırma hakkı verecek.

   işte bu soruşturmada Baley'in yanına uzaylı bir ortak veriliyor.ve araştırma başlıyor.

11 Şubat 2013 Pazartesi

MİM...

 
Deryacım beni mimlemiş:))
 
1. Burcunuz nedir?
Yay
 
2. Bir tiyatro oyunu tavsiye eder misiniz? 
Tiyatroya gitmeyeli çok oldu ama eskilerden hiç de modası geçmeyen Lüküs Hayat diyorum.
 
3. En son okuduğunuz kitap?
İsaac Asimov Ben Robot
 
4. Şu aralar en beğendiğiniz reklam hangisi? 
molfix molfix oooo canım bezim ooooo
 
5. En son dinlediğiniz albüm?
ben evde çok müzik dinlemem ama arabada  Karmate dinliyoruz.
 
7. Kendinizde en sevdiğiniz özellik?
sıcakkanlı ve samimiyimdir.bi de kin tutamam çatlarım valla kin tutarsam:))
 
8. Kendinizde en sevmediğiniz özellik?
asabiyetimi sevmiyorum. aniden parlayıp sönüyorum.
 
9. En sevdiğiniz şarkılardan birini tavsiye eder misiniz?
ben türküleri çok severim. şu sıralar bir dizinin fragmanında duyduğum iki keklik türküsü var. üniversitedeyken o kadar severdim ki. hatta bi platoniğim tam benim karşımda otururken bu türküyü söyledi diye bayılacaktım nerdeyse:))
 
10. En sevdiğiniz video kliplerden birini tavsiye eder misiniz?
klip izlemeyeli çok oldu ya.
 
11. İzlenilesi bir film tavsiye eder misiniz?
çok var ama aklıma Untouchables geldi şimdi.
 
12. Bulunduğunuz şehirde gitmekten en keyif aldığınız mekan neresi? Hangi
şehir?
ben bu şehirde bayılarak hiç bir yere gitmiyorum desem:((
burdan yola çıkıp İstanbula gitmeye bayılıyorum ama:))
 
13. Hayat kısa ve zaman çabuk geçiyor o zaman ......... yapalım? Boşluğu doldur bakalım..
o zaman her saniyenin kıymetini bilelim
 
14. Sana yapılacak en büyük işkence ne olur?
beni bekletmek ve oyalamak. çıldırıyorum o zaman. desinler ki 5 saat bekle bekelrim ama 5 saati 1 dakika geçince çıldırırım. o yüzden bana dürüst olun canımı yiyin:))
ben birisiyle buluşacağım zaman karşı taraf bana "evden çıktım şimdi" dediği an kafamda başlarım o kişinin geçtiği yerleri canlandırmaya. tabi o kişi bana evden çıkmadığı hade çıktım dediyse kıyamet kopuyor. eşim bunu o kadar yapardı ki. gerçi hala yapıyor ama onun 15 dakikaya gelirim demesini ben artık 1 saat diye yorumladığım için eskisi kadar sorun çıkmıyor:))
 
15. Size yapılan ya da sizin yaptığınız çok büyük bir şaka oldu mu? Varsa paylaşır mısınız?
bir grup arkadaş yürüyerek Nuraylara gidiyoruz. bundan 8 sene önce:)) birbirimizi yeni tanımışız hepimiz. Mustafa diye bi arkadaş dediki "hadi Nuraya şaka yapalım". "ne yapalım?", "arayıp diyin ki Mustafaya otobüs çarptı"( yalnız otobüs yan araba falan değil). "tamam" dedik.
ben aradım Nurayı.
 
- Nuray biz hastanedeyiz.
- neden?
Mustafaya otobüs çarptı.
- Hımm tamam.
 
dedi ve telefonu kapattı.
 biz de laylaylom gidiyoruz eve doğru inanmadı diye.
eve bi gittik Nuray kapıdan çıkıyor.
- nereye Nuray?
- ee hastaneye.
Allahım bir insan aldığı bir kaza haberini bu kadar mı soğukkanlı karşılar.biz inanıp inamadığını bile tartışmadık aramızda o kadar umursamazdıki. inanmadı deyip eve vardığımızda kapıda yakaladık kızı:))
 
Nuray hala soğukkalnıdır ama ben artık öğrendim:))





Yazar Ayları- Şubat- Isaac ASİMOV- Ben Robot

Şubat ayı yazarı olarak İsaac ASİMOV seçilmişti yazar ayları etkinliğinde ve ben daha önce İdefixten Asimov'un Vakıf serisi kitaplarını almıştım. tabi bir ay içinde hepsini okuyamayacağım için Adapazarında ve Kadıköyde bir kaç sahaf gezisi yaparak Asimov kitaplarının eski basımlarından edindim:))
bunlardan biri de "Ben Robot"

kitap 2082 doğumlu ve  "ABD Robot ve Makine Adamlar Şirketi"nde çalışan bir robopsikolg olan Dr. Susan Calvinle röportaj  şeklinde ve onun anlattığı öykülerden oluşuyor.Toplam 9 tane öykü var hepsi de robotlar ve robot yasalarıyla ilgili. Dr Calvin hayatını robotlara adamış bir bilim kadını ve robotları insanlardan daha çok sevdiğini söylüyor.
Susan Calvin 2108 de çalışmaya başladığı ABD robotlarında 50 yıl kadar çalışmış ve emekliye ayrılmış.

röportajdan bir kaç alıntı;

" Sizin için bir robot yalnızca bir robottur.Dişli çarklar ve maden. Elektrik ve pozitronlar. Kafa ve demir, insanalr tarafından yapılmış bir yaratık.Gerektiğinde gene insanalr tarafından ortadan kaldırılabilen bir şey. Siz robotlarla çalışmadığınız için onalrı bilmiyorsunuz. Robotalr bizden daha temzi ve daha iyi br tür"

"Belki bu bilgiyi daha başlangıçta edindiler. O günlerde robotları dünyamıda kullanılmaları için satıyorduk. Hatta ben buraya gelmeden önce başlamıştı. Tabi o sıralarda robotlar konuşamıyorlardı. Daha sonra insana benzer bir biçim almaya başladılar. İşte o zaman krşı çıkışlar başladı. İşçi sendikaları robotların insanlarla rekabet etmelerini hoş karşılamadılar. Çeşitli dini kuruluşlar batıl inançlar yüzünden karşı çıktılar. Bu çok gülünç ve aynı derece de yararsız bir durumdu. Ne yazık ki robotlardan hoşlanmayan insanlar vardı.

2158 yılında rtık robotların yer yüzünde çalışması yasaklamıştı.

Robot Yasaları:
1-Bir robot bir insana zarar veremez. Yada hareketis kalarak bir insanın zarar görmesine neden olamaz.
2-Bir robot, insanların verdikleri emirlere uymak zorundadır. Ancak bu tür emirler Birinci Yasayla çeliştiği zaman durum değişir.
3-Bir robot, Birinci ve İkinci Yasalarla çelişmediği sürece varlığını korumak zorundadır.

kitaptakİ birinci hikaye konuşamayan bir robot olan Robbie'yle ilgili. Robbie bir çocuğa dadılık yapmak üzere gönderilmiş.

üçüncü hikaye kedisini insanların oluşturduğuna inanmayan bir robot olan Şirinin hikayesi. Şirin yaratıcının( bir uzay istasyonundaki ışın çevirgeci) önce insanları yarattığını sonra onlardan memnun kalmayarak robotları yarattığına inanmış ve hiç bir şekilde aksine inandırılamıyor:)) hatta kendisini peygamber ilan ediyor:))

bi de yakışıklı robot Tony'nin hikayesi var. bir deney amacıyla bir eve geliyor ve evin umutsuz ev sahibesinin gönlünü çalıyor:))

bunlar gibi bir kaç hikaye daha işte. ben eğlenerek okudum:)) bi de bu hikayelerin 1940-50 li yıllar arasında yazıldığını düşünrsek eğlenmekten öte hayran kaldım.

 
şimdi bu ay bitmeden bir kaç tane daha Asimov kitabı okumalıyım:))

8 Şubat 2013 Cuma

kitap-90 lar Kitabı

      

 Yitik Ülke yayınlarından çıkan ve Kadir AYDEMİRİN hazırladığı kollektif bir kitap.90 ları çocuk ya da genç olarak geçirmiş insanların anıları...
ben kitaptan yola çıkarak kendi 90 larımı belki biraz da 80 lerimi yazmak istiyorum.
82 Aralık doğumlu biri olarak çocukluğum 80 ler belki biraz da 90lar da , ilk gençliğim de( o lanet olsaı ergenliğim) 90 larda geçti.
öğretmen bir ailenin çocuğu olarak bir kaç şehir gezip en sonunda İstanbula yerleştik ve 90 lar benim için biraz da İstanbula alışma ve kaynaşma dönemi aynı zamanda...bi de her yazı Trabzonda bir köyde, en yakın komşunun bir kilometre uzakta olduğu bir evde geçirdim. ( o zaman nefret ederdim şimdi özlüyorum)

ne yerdik?
leblebi tozu
cino
turbo sakız
tipitip sakız
şıpsevdi
eti puf
eti cin
bonibon
siyah çekirdek( şimdiki çizgililer az bulunurdu o zaman, pijemalı çekirdek der alırdık)

ne dinlerdik?
Yonca Evcimik( 8:15 vapuru albümünü almıştım da single kavramınıyla ilk kez tanışıp hayal kırıklığı yaşamıştım. )
Burak Kut
Ferda Anıl Yarkın
Ayna
Kıraç
Emre Altuğ( bu 99 yılına denk geliyor ilk platoniğimi yaşarken dinlerdim yaniiii şarkısını)

ne izlerdik?
Alf
İvi( ya adınını hatırlamıyorum tam hani işaret parmaklarını birbirine değdirerek zamanı durdururdu bi kız)
He-man
She-ra
Şirinler
Full House( Bizim Ev)
Manuella
Yalan Rüzgarı
Süper Baba
Bizimkiler

ne oynardık?
Çelik- Çomak
Dokuz taş
Mario
Tetris


günlük yaşam

misafirliğe gidildiğinde tv nin üstünde bir şiringa bir kavanoız da pul biber dururdu , çocuklara göz dağı amacıyla. ne piskopat annelerimiz varmış o zamna:)) annemin ağzıma kaşıkla pul biber yedirdiğini de bilirim. halbuki çok da uslu bir çocuktum:))

misafir gelmeden önce annem sobanın üstüne kolonya dökerdi güzel koksun diye.

bütün giysilerimiz örgüden olurdu o zamanlar.
 
bi ara gazetelerden biri saç boncuğu vermişti hediye olarak. sabahın köründe kalkıp gazeteciye koşardım. ne modaydı o boncuklar o zaman.
 
Tokatın bir köyünde yaşarken evin tek odasında yaşardık. diğer odalar o kadar soğuk olurduki sular buz tutardı evin içinde. bi de evde su yoktu epey bir mesefeden taşırdı annem. bazen ben elimde küçük bir kovayla yardım ederdim.
 
 

daha neler neler vardır yazılacak ama aklıma geldikçe ilave ederim belki:))

4 Şubat 2013 Pazartesi

kitap-Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında- Haruki MURAKAMİ

öncelikle 10 gündür İstanbulda olduğum için bloğuma pek uğrayamıyorum. farketiniz mi acaba:)) çok fazla kitap ta okuyamıyorum ama okuduklarımı da paylaşamadım bir türlü.en kısa zamanda eski tempoma dönebilmeyi umuyorum...

gelelim kitabımıza...
Marukumi'nin okuduğum ikinci kitabı. tam yatmak üzereyken aldım kitabı elime. eşim "hadi ışığı kapatsana artık" diyor ben "dur biraz daha okıyım" diyorum. " sen o kitaba az önce başlamadın mı nasıl bu kadar kaptırdın kendini " diyor. "valla doğru ben de şaşırdım" diyorum:))

 marukimi kitaplarının hepsinde var bu sürükleyicilik. aslına bakarsanız o kadar sıradan şeyleri ayrıntılı ayrıntılı anlatıyorki çoğu yerde. ama gene de insan bırakamıyor elinden. bu da bir yazar için güzel özellik olsa gerek:))

burda da Hacime  adlı evli mutlu çocuklu bir adamın( bence pislik bir adam:))  çocukluk aşkıyla karşılaşmasını ve ondan sonra gelişen olayları anlatıyor. yaban koyununun izinde hoşuma gitmeyen belirsizlik ve soru işaretleriyle bitiş bunda da var. kitabın sonunda hacimenin yaşadıklarının hayal de olabileceği hissine de kapıldım aslında. ama gene de güzel bir kitaptı.

en kısa zamanda görüşmek üzere....