28 Aralık 2013 Cumartesi

battaniye...



 
bu aralar örmeye başladığım battaniyem ama araya bir kaç şal ve boyunluk girdiği için pek öremiyorum kendisini. neyse canım acelesi yok, kış uzun ne de olsa:)))

kitap- Akıl Oyunları-Slyvia NASAR

 
 Uzun zaman önce filmini izleyip okumak istediğim bir kitaptı. açıkçası hayal kırıklığına  uğradım desem yalan  olmaz. çok ayrıntılı yazılmış bir biyografi aslında bu kitap. çevirisi de çok kötü olunca bitmak bilmedi.
John Nash'in hayatı gerçekten çok etkileyici ama kitap o kadar gereksiz ayrıntılara yer vermişki John Nash'ten çok başka şeylerden bahsetmiş sanki.
 
 
gene de benim için okunması gereken bir kitaptı , okudum ve bitti:))
tavsiye edermiyim, bilemicem valla:))
isterseniz okuyun. sonuçta zevkler kişiden kişiye değişebilir:))

3 Aralık 2013 Salı

Okuma Şenliği- Kasım Raporu




 
 
1-Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara-10 puan
Binboğalar Efsanesi- Yaşar Kemal- Cem Yayınları-347 sayfa

2-Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara-15 puan
Sayın Başkan- Miguel Angel ASTURİAS- Cem Yayınları-360 sayfa

3-Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara-15 puan
Arabadakiler- Patrick WHİTE- Cem Yayınları- 592 sayfa

4-Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara- 10 puan
İhanet Noktası- Dan BROWN-Altın Kitaplar-507 sayfa

5-Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara-30 puan
Matilda-Roal DAHL- Can Çocuk Yayınları- 250 sayfa

sonuç 80 puan 2056 sayfa

kitap-İhanet Noktası- Dan BROWN

Okuma şenliğinde "Altın Kitaplardan bir kitap" başlığı için okuduğum bu kitap aslında uzun zamandır marak ettiğim bir kitaptı.
Dan Brown' un ilk popüler olduğu yıllarda çıkan kitaplarını soluksuz okumuştum.
bu kitabı da 3 günde bitiriverdim.

kitap itibarını kaybetmek üzere olan NASA'nın çok ilginç bir keşif yapmasıyla başlar. bu keşif hem NASA'yı hem de başkanı yaklaşan seçimlerde kurtaracaktır.
bulunan şeyi araştırmak üzere bir kaç sivil bilim adamı da kutup bölgesine keşfi onaylamak için çağrılır.
amaç tarafsız insanları da kullanarak keşfin güvenilirliğini onaylatmaktır.
ama işler beklendiği gibi olmaz ve bilim adamları bambaşka bir şeyi farkeder, işler çok tehlikeli boyutlara ulaşır.

bir tarafta mevcut başkan, diğer tarafta onun en güçlü rakibi senatör ve onların baş danışmanlarının da içinde olduğu bir savaş.




1 Aralık 2013 Pazar

kitap- Arabadakiler- Patrick WHİTE

"Arabadakiler" okuma şenliğinde "Nobel ödüllü bir yazarın kitabı" başlığı için seçtiğim bir kitaptı.





kitap Miss Hare adlı ailesi zamanında çok zengin olan ama parayı çarçur edip ölümlerinden sonra kızlarına sadece yıkılmaya yüz tutmuşkocaman bir ev bırakmış bir ailenin özürlü sayılabilecek kadar saf kızının hikayesiyle başlıyor.

Yahudi Mordehay Himmelfarb eskiden bir bilim adamıdır.  Miss Hare'le yolu kesişir ama bu iki insan sağlıklibir iletişim kuramayacak kadar yaralıdır.

Himmelfarb Yadudi soykkırımını her yönüyle yaşamış her şeyini kaybetmiş , şans eseri hayatta kalabilmiş bir adamdır ama yaşamak onun için aslında bir cezadır.

Mrs. Godbold kendini iyiliğe adamış kızları ve alkolik kocasıyla yaşayan dindar bir Hiristiyandır.
Miss Hare' le de yolu kesişir çünkü Miss Hare hastalandığında ona bakan tek insan olmuştur.

Alf  Dubbo ise deha sayılabilecek bir resim yeteneğine sahip olmakla beraber bu yeteneğinin hiç bir faydasını görmemiş bir zencidir.

bu dört insanın kötü insanlar yüzünden aldığı çok derin yaraları vardır ve hepsinin yolu tam olarak olmasa da bir yerlerde kesişir.

kitap bu dört insanın hikayesini ayrı ayrı ayrıntılı olarak anlatıyor. kitabın uzun olması beni biraz sıktı, daha kısa yazılabilirdi bu kitap ama kesinlikle yazım dili çok güzel.

17 Kasım 2013 Pazar

kitap - Sayın Başkan - Müguel Angel ASTURİAS


Okuma şenliğinde hiç okumadığım bir ülke edebiyatından başlığıyla ilgili seçtiğim bu kitap Guatemala 'lı yazar Asturias'ın. Aynı zamanda Nobel Ödüllü bir yazar kendisi.

 Sayın Başkan yazarın yayınlanmış ikinci eseri ve ilk yayınlanma tarihi 1946.

bu kadar yıl geçmesine rağmen Sayın Başkanlar hiç değişmemiş ne yazık ki.

kitapta anlatılan başkanın adı yok. sadece başkan.diktatör bir başkan. kötülükle yönetilen bu ülkede tek yasa Başkanın sözleri.

okurken şunu farkettim ki sadece başkan kötü bir adam olsaydı çok da fazla bi kötülük yapamazdı. ama asıl kötü olan, hatta başkandan daha da kötü olan, onun emirlerini sorgulama gereği duymadan vicdan süzgecinden geçirmeden, hevesle , şevkle, başkana yaranmak amacıyla yerine getiren insanlar, "gözde"ler.

ama gün gelir o "gözde" ler de gözden düşer...
kitapla ilgili daha ayrıntılı bilgi için daha önce bu kitabı okumuş ve yorumlamış olan Pınarın sayfasına bakabilirsiniz.

11 Kasım 2013 Pazartesi

kitap- Bin Boğalar Efsanesi- Yaşar KEMAL

 
okuma şenliği kapsamında adında bir hayvan adı geçen kitap başlığı için seçtiğim kitaptı Bin Boğalar Efsanesi.

o kadar akıcı o kadar güzel bir dil ki Yaşar Kemal'in dili. en kısa zamanda diğer kitaplarını da tekrar okumak istiyorum.

kitabın konusu ;  Çukurovada göçebe bir Türkmen obasının artık tüm arazilerin sahiplenilip ekilip biçilmesi yüzünden konacak kışlak bulamamaları. her yolu denerler bi kışlak bulmak için ama bunu yaparken de yozlaşmamak için çaba sarfederler. zaten hikayenin beni en çok etkileyen  kısmı da bu.

bir Hıdrelez gecesi çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek hepsi birer su kıyısını mesken tutup iki yıldızın birleşeceği ve dünyanın bir anlığına donup -o an tüm dileklerin kabul olacağı-, sonra tekrar kaldığı yerden devam edeceği anı beklerler.
hepsinin sözleştiği tek bir dilekleri vardır, "Çukurda toprak Aladağ'da yaylak"
ama gel gör ki dillerinde bu dilek olsada, hepsinin gönüllerinde başka birer dilekleri vardır.....

kitap 1976 basımı:))
tam bir antika yani.

saçmalamalarımdan....

çok eskidendi. dur bi hesaplayayaım.. 9 sene öğretmenlik, 4 sene üniversite, etti 13 üstüne 4 sene lise etti mi 17 sene.
hah işte en son Yaşar Kemal kitabını 17 sene önce okumuşum demekki.

ortaokul çağlarında Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Reşat Nuri Güntekin'in aklıma gelmeyen başka klasik yazarların hemen hemen bütün kitaplarını, Dünya Klasiklerinin nerdeyse tamamını okumuştum.
iyi mi yapmışım bilmem. şu anki en büyük pişmanlıklarımdan biridir o yaşta aklımın almıyacağı kitapları okuyup tüketmiş olmak. faydası olmuştur mutlaka. mesela bi sayısalcı olarak sözelim hep daha iyi olmuştur:)) ( dur bakıyım ben sözelcimiyim beli de)
yok yok tarih ve coğrafya sevmem ben. faydası sınavlarda süre sıkkıntımın hiç olmamış olmasıdır herhalde.
ÖSS de bile  yarım saatten fazla erken çıkıp annemleri şoka sokmuştum , gelecek sene için bana dershane düşünmeye başlamışlardı. kazamayacağımdan o kadar emin:))

şaka bi yana, bir çok kitabı o yaşlarda okudğum için tekrar okumak içimden gelmiyor, ama kitaplar hakkında da hiç bir şey hatırlamıyorum. böyle bi çelişki içindeyim yani.

bi de açıkçası son zamanlarda iyice kaptırdım kendimi farklı tarzlara.bilimkurguydu, fantastikdi derken, tat alamayacağımı düşündüm  bazı kitapalardan.

Yaşar Kemal hakkında da böyle bi önyargım vardı. bi de biliyorum ki hüzünlü kitaplar Yaşar Kemal kitapları. bu aralar da bile bile kendimi üzmek istemiyorum.

neyse gelelim konumuza, okuma şenliği dolayısıyla eşimin babasnın hediye ettiği kitaplardan Yaşar Kemalin bir kaç kitabını seçip okumaya başladım.

ahh ne kadar geç kalmışım Yaşar Kemali tekrar okumak konusunda.
ne tatlı bir dili varmış, ne de güzel okunurmuş. evet konuları üzücü ama çok güzel.

bu yazının konusu aslında Yaşar Kemal'in Bin Boğalar Efsanesi adlı kitabıydı. ama açıklama yapma gereği hissettim içimdeki kanayan yara hakkında:))

kitaba haksızlık olmasın. ben bu postu saçmalamalarımdan sayıp ayrıca yayınlayayım.

kitap hakkındaki yorumum az sonra:)))

4 Kasım 2013 Pazartesi

OKUMA ŞENLİĞİ KIŞ 2013

yaz ayında 3 ay süren şenliğimizden sonra kış şenliğimiz başladı:)) bu sefer 4 aylık bir sürede toplam 17 kitap okunacak. etkinlikle ilgili tüm detayları Pınar'ın blogunda bulabilirsiniz. o kadar çok emek veriyorki bu etkinlik için, hakkını ödeyemeyiz. kendisine çok ama çok teşekkür ediyorum burdan.

dediğim gibi Pınarın blogunda ayrıntılar var ama ben kendi tercihlerimi de yazacağım için konu başlıklarını paylaşıyorum burdan.bir çok kategoride henüz kitap bulamadım . onları da bulunca listemi güncellicem.

Kategoriler: (Tüm kategoriler için okuyacağınız her bir kitap en az 200 sayfa olmak zorunda):1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.

İhanet Noktası- Dan BROWN

2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.

 Dünya Hepimize Yeter-İsaac ASİMOV
bu kitabı sahaftan almıştım bir kaç ay önce.

3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.

 Bin Boğalar EFSANESİ-Yaşar KEMAL
bu kitabı okuyup fotoğrafşadığımda göreceksiniz nasıl bir kitap olduğunu. Cem Yayınevinin 1976 yılında basmış olduğu Türk yazarlar serisindenbir kitap. bu seriyi eşimin babası hediye etmişti bana kendi kitaplığından:))

4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.

Rüzgarın Adı( Kral Katili Güncesi- 1. Gün)- Patrick ROTHFUSS

5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.

Arabadakiler- Patrick WHİTE
Bu da gene Cem Yayınevinin 1974 te bastığı Nobel Serisinden bir kitap.

6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.

Bu Diyar Baştan Başa-Yaşar KEMAL

7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.

Sayın Başkan-Miquel Angel ASTURİAS

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.

Akıl Oyunları- Sylvia NASAR

9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.

Kar- Orhan PAMUK

10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.

Muhteşem Gatsby-F.Scott FITZGERALD

11. Kategori (25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.

Atatürk'ün Aşkı Latife- Fatih BAYHAN

12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını okuyanlara.

Hababam Sınıfı- Rıfat ILGAZ

13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.

Steve Jobs- Walter ISAACSON

14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.

Matilda-Roald DAHL


15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.

Yürüyen Şato Serisi-Diana Wynne Jones-( 3 Kitap)

23 Ekim 2013 Çarşamba

kitap- Çatıdaki Pencere- Jose SARAMAGO

Yazar ayları kapsamında daha önce Kabil ve Bütün İsimler adlı kitaplarını okuduğum yazarın  Çadıdaki Pencere adlı kitabını okudum.

 
kitabın ilginç bi geçmişi var aslında. Yazar bu kitabı 1940-50 yılları araında yazıyor ve yayınevine teslim ediyor. yayınevinden olumlu ya da olumlu bir cevap gelmiyor. bu olay üzerine yazar uzunca bi süre yazmıyor.
aradan yıllar geçiyor yazar artık başka kitaplarıyla tanınıyorken , 89 yılında yayınevinden bir mektup geliyor. "taşınma esnasında kitabınızın taslağını bulduk ve yayınlamak istiyoruz" diye. yazar bunu kabul etmiyor ve "en azından ben ölene kadar bu kitabı yayınlamayacağım" diyor.
ve bu kitap yazarın ölümünden sonra yayınlanabiliyor ancak.

kitabın konusuna gelicek olursam ; bir apartmanda yaşayan ailelerin hayatlarını anlatıyor. anlatım o kadar içtenki her ailedeki her bireyi tüm duygularıyla tüm yönlei ile tanıyoruz.
anlatacak çok da birşey yok aslında ama sıcacık bir dille yazılmış samimi bir kitap. okumanızı kesinlike tavsiye ederim.

22 Ekim 2013 Salı

kitap-Çember Serisi-Ted DEKKER



4 kitaplık çember serisinin 20 gün gibi bir sürede bitirdim. 2000 den fazla sayfayı uzun zamandır bu kadar hızlı okumamıştım:))
adından da anlaşılacağı gibi döngüsel bir kitap.ister siyahtan başlayın diyor yazar ister yeşilden. ama ben yazım sırasına göre gitmeyi mantıklı bulduğum için önce siyahtan başladım.
kitabın konusu şöyle: Thomas Hunter adında bir genç rüyada olduğu zamanlarda başka bir gerçeklikte uyanır. orda rüyada olduğunda ise bu dünya da uyanıktır. önceleri kimseyi inandıramasa da kısa sürede kardeşi Karayı ikna eder. Thomas'ın ideaları çok ciddidir. gelecekte öğrendiğine göre, Günümüz dünyasında Raison türü denilen bir aşı mutasyona uğrayarak ölümcül bir virüse dönüşecek, çok tehlikeli insanların eline geçecek ve dünyanın sonunun gelmesine sebep olacaktır.
kısa sürede Thomas günümüz dünyasında içinde devlet başkanlarının da olduğu bir yandaş grubu oluşturup virüsle ve kötü adamlarla mücadele etmeye başlar. tabi bi yandan da diğer dünyada da kötülüklerle mücadele eder. orda çok güçlü bir komutandır.
açıkçası sürükleyici bir kitap olmasına rağmen beni tatmin etmeyen noktalar çok. özellikle bir yerinde bir mantık hatası olduğunu düşünüyorum.
 



 

 

8 Ekim 2013 Salı

G.A.D............................15 ve bir foto


çarşamba pazarından aldığım taytlar:)) erkek adam tayt giymez diyerekten büyük büyük aldım çocuklara pijema gibi giysinler diye:)) manzara çok komik ama.

bi yerde kurbağa resmi gören Ali Deniz;
- bak anne kurbağa, kurbağa yeşil olur. ben kurbağadan korkmam ama kaplumbağadan korkarım.
ben;
- aaa neden kaplumbağadan korkuyosun?
Ali Deniz;
- büyüyünce korkmam anne
............................

elindeki kakaolu sütü dolmuşta açmak isteyince ben;
- olmaz Ali Deniz dökülebilir, inince içersin
Ali Deniz;
- dökmem anne yütfen
ben;
- tamam ama dökersen napıyım sana?
Ali Deniz;
- gıdıklarsın anne
ben;
- olmaz başka bi ceza olmalı
Ali Deniz;
-tamam yavaşça vurursun ama yavaşça:))
.........................................................

Savaş: Senin kız kardeşinin eşi( burda yeni evlenen kardeşimin ismini söylüyo tabi)  benim kayincom mu oluyo?
Ben: hayir siz bacanaksiniz.
Savas:peki benim kayincom kim?
Ben: senin kayincon olmicak çünkü benim erkek kardeşim yok
Savaş: yapmaa beee...
( gercekten üzüldü garibim)


Okuma Şenliği 3. ay raporu, ve finalllll:))

1- Canımın istediği kitap- Lukata - Bekir Sıtkı SEZER - 175 sayfa - Koleksiyon Yayıncılık - 5 puan

2-150 sayfadan az kitap - Kappa - Ryunosuke AKUTAGAVA - 77 sayfa - Boğaziçi Üniversitesi Yaynıevi - 5 puan

3-Esas mesleği yazarlık olmayan birinin yazdığı kitap - Menekşeler Atlar Oburlar- Hüsnü ARKAN-Kırmızı Kedi- 206 sayfa-20 puan

4-Türü kurgu olmayan kitap- Edebiyat Mutluluktur- Zülfü LİVANELİ- 240 sayfa - Doğan Kitap-20 puan

5-400 sayfadan uzun bir kitap- Spinoza Problemi- Irvin D. YALOM- 445 sayfa- Kabalcı - 25 puan

............................................................................................................................................................
buraya kadar 75 puandı

6- Hiç görmediğim bir ülkede olayların geçtiği bir kitap -Serap- Necip Mahfuz-320 sayfa- hitkitap-20 puan

7-Kendi doğum yılımda doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış bir kitap. Asal Sayıların Yalnızlığı- Paolo GİORDANO-292 sayfa- Doğan Kitap- 30 puan

8-Romanın yazarı veya karakterlerinden birinin adı veya soyadı kendisininkiyle aynı olan bir kitap- Işık Bahçeleri-Amin MAALOUF-238 sayfa-Yapı Kredi Yayınları-25 puan

9-Yasaklanmış bir kitap- Cesur Yeni Dünya- Aldous HUXLEY-333 Sayfa- İthaki Yayınları-15 puan

..........................................................................................................................................................
bu ayda 90 puan toplamışım


10-Kendisi dışında herkesin o kitabı okuduğunu düşünüp sonunda okuduğum kitap- Düğümlere Üfleyen Kadınlar-Ece TEMELKURAN-471 Sayfa- Everest Yayınları-15 Puan

11-Adında renk olan kitap- Çember Serisi- Siyah- Ted DEKKER-608 Sayfa-Martı Yayınları-10 Puan

12-Bir serinin ilk kitabı dışındaki bir kitap- Çember Serisi- Kırmızı-Ted DEKKER- 600 Sayfa- Martı Yayınları-10 Puan
...............................................................................................................................................................
son ay topladığım puan 35

tüm kitaplarımı bitirip 200 puanı tamamlamış bulunmaktayım:)))
darısı başka etkinliklerin başına...

29 Eylül 2013 Pazar

yazar ayları ve kitap çekilişi

uzun zamandır devam eden yazar ayları Ekim ayında Jose Saramago'yla devam ediyor. Pınar bu etkinlik  için Kırmızı Kedi Yayınları ile görüşmüş ve onlarda etkinliğe destek vermiş. bu yüzden bir kitap çekilişi düzenliyor Pınarcım:)
 ayrıntılar burda...
çekilişe katılın ya da katılmayın etkinliğimiz devam ediyor.

bizden haberler...

bu aralar fazla bir şey yazamasam da aslında o kadar çok şey oldu ki.

en önemlisinden başlıyım:))

1-Ali Deniz kreşe başladı. Kız Meslek liselerinin uygulama anaokulları oluyor ya öyle bi yere verdik. hem fiyatı uygun hemde her gün ablalar oluyor orda okuyan. çocuklar çok seviyor.
ilk başta gitmek istemedi tabiki hatta ben önceden söylemeye başlamıştım. o zamanalar bile "ben kreşe gitmicem" diyodu. ben de hep "çatlasan da patlasan da gidiceksin" diyodum. bu taktik işe yaradı. çok fazla diretemedi.
ilk hafta her gün iki saatliğine gittik. birinci gün sınıfta, ikinci gün kapı eşiğinde, üçüncü gün kapının dışında falan derken uzaklaştık yavaş yavaş ama hep görebileceği mesefedeydik. tam gün başladığı ilk gün ağladı ama ağlarken bıraktım ve çıktım. zor oldu ama iyiki öyle yapmışım. şimdi geme mızıklanıyo bazen ama mutlu gidiyo okula.
çok şükür en korktuğum şey olmadı. 1 hafta bile sürmedi alışması, umarım bundan sonra da bir şey olmaz.

2-Kuziye bakıcı bulduk. sabah 8 buçuk akşam 5 buçuk da çalışıyo. ilk günlerde ağlıyodu peşimizden ama şimdi bakıcı teyzesinin peşinden de ağlıyo. daha doğrusu kim kapıdan çıkıyosa onun peşinden ağlıyo:))

3- ben okulumu değiştirdim.tayin istemeyi düşünüyodum zaten ama zorunlu tayin oldu. eski çalıştığım okul ilkokula dönüştü. geçen sene sonuydu, seminer dönemi yani, ben zaten ücretsiz izinden yeni dönmüşüm. müdür yardımcısı geldi pat diye" sen sen sen odama gelin dedi" ben eyvah norm fazlası olduk kesin dedim ve öyle de oldu.
neyse her işte bi hayır vardır eski okulumun yakınında bi okula geçtim. eve biraz uzak. iki dolmuşla gidiliyor. toplamda 20 dakika sürüyor aslında. arabayla da sabah trafiğine ve ışıklarına takılmadığım için 10 dakika sürüyor. 6:45 de evden çıktığım için ışıklar hala devre dışı oluyor o saattte:))
şimdi dersler 7 buçukta başlıyor ama bir kaç haftaya 7 de başlıcaz :))

aslında okulumuz sabahçı-öğlenci ama ben sabahçı olmak istedim. çocuklar için istedim ve sağolsun zümre arkadaşlarım anlayış gösterdi. seneye nolur bilmem. öğlenci olmayı hiç istemiyorum. ben sabahın karanlığında yola çıkmaya razıyım:))

4- dikiş kursuna başlıcam:)) gidebileceğim 3 halk eğitim kursuyla da görüştüm ve düzensiz bi öğrenci olarak kendimi kabul ettirmeye çalıştım. sağolsun bir kaç arkadaşım da yardımcı oldu ve bakalım artık hangi boş vaktim hangi kursa uyuyosa oraya gidicem:)) çok heyecanlıyım:))

5- okuma şenliği kapsamında okumayı planladığm son kitabı da bitirmek üzereyim. paylaşıcam yakında inşallah:))

6- haftaya pazar beyoğlu sahaf festivaline gitmeyi düşünüyoruz gene:))

7- bu senlik düğün sezonunu kapattık sağ salim. kardeşimin düğünü de oldu bitti:))
 
bu da teyzesine sarılan kuzum

şimdilik bu kadar:)
sevgiler....

10 Eylül 2013 Salı

beraber ve solo fotolor:))



bu aralar o kadar yoğunum ki anlatamam. ağustosun sonunda eşimin kardeşinin nişanı oldu. bu haftasonu da kardeşimin düğünü var. elbisedir ayakkabıdır, takıdır, saçtır , baştır koşturuyoruz ailecek:))
bu da nişan gününden bi fotoğraf:)) malum bizim çocuklarla fotoğraf çekilme problemimiz var. ancak bu kadar oldu:))
 
hayatımda ilk defa uzun elbise giyen ben:))
 

Okuma Şenliği 2. ay Durum Değerlendirmesi....


1- Canımın istediği kitap- Lukata - Bekir Sıtkı SEZER - 175 sayfa - Koleksiyon Yayıncılık - 5 puan

2-150 sayfadan az kitap - Kappa - Ryunosuke AKUTAGAVA - 77 sayfa - Boğaziçi Üniversitesi Yaynıevi - 5 puan

3-Esas mesleği yazarlık olmayan birinin yazdığı kitap - Menekşeler Atlar Oburlar- Hüsnü ARKAN-Kırmızı Kedi- 206 sayfa-20 puan

4-Türü kurgu olmayan kitap- Edebiyat Mutluluktur- Zülfü LİVANELİ- 240 sayfa - Doğan Kitap-20 puan

5-400 sayfadan uzun bir kitap- Spinoza Problemi- Irvin D. YALOM- 445 sayfa- Kabalcı - 25 puan

............................................................................................................................................................
                                                                                                            buraya kadar 75 puandı

6- Hiç görmediğim bir ülkede olayların geçtiği bir kitap -Serap- Necip Mahfuz-320 sayfa- hitkitap-20 puan

7-Kendi doğum yılımda doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış bir kitap. Asal Sayıların Yalnızlığı- Paolo GİORDANO-292 sayfa- Doğan Kitap- 30 puan

8-Romanın yazarı veya karakterlerinden birinin adı veya soyadı kendisininkiyle aynı olan bir kitap- Işık Bahçeleri-Amin MAALOUF-238  sayfa-Yapı Kredi Yayınları-25 puan

9-Yasaklanmış bir kitap- Cesur Yeni Dünya- Aldous HUXLEY-333 Sayfa- İthaki Yayınları-15 puan

..........................................................................................................................................................
                                                                                              bu ayda 90 puan toplamışım:))

toplam da 165 puanım oluyor:))

8 Eylül 2013 Pazar

ESEN'CE DE ÇEKİLİŞ VARMIŞ.....

canım arkadaşım Esen'cim çekiliş düzenliyor ve kendi el emeği göz nuru ürünlerni paylaşıyor bizlerle. ben en çok istediğim şeyin fotoğrafını paylaşıyorum sizlerle ama daha fazlası da var tabi. bunun için buraya buyrun:))


27 Ağustos 2013 Salı

evimizden manzaralar........10

 
 elinde ekmekle dolaşmaya bayılıyor, ama hala pes etmedim. yere serdiğim örtünün üstüne oturtma konusunda ısrarcıyım. bakalım ne zaman pes edecek...insan günde üç kere ev süpürür mü ya...

 
Ali Deniz kardeşine yoğurt yediriyor.
bazen Ali Denizin eline çikolata veriyorum git, kardeşinle beraber ye diye. gidiyor biraz kendi yiyor biraz da kardeşine yediriyor. sonra da mutfaktan bezi alıp hem kendi hem de kardeşinin ağzını siliyor:)) akıllı kuzum benim:))

 
şu silikon tutacaklar en büyük eğlencesi. bitanesini yazlık evde unutunca buraya da bitane aldık:)) bütün gün ellerinde...


 
geçen seneden beri yaptığım etaminler taşınıca çerçeveletirim diyerekten bir kenarda bekliyordu. nihayet çerçevelendiler...

 
vosvos kolleksiyonum...

 
bu da devamı...

 
 
çalışma odamızdaki kitaplığımız....


şu paspası biliyosunuz, fotoğrafını çekmek için serdiğimde hemen üzerine atlıyoalardı. hatta daha bitmeden bile yere serip bakıyım dediğim an ikisi de üstünde bitiyorlardı:))
 
çok sevdiğim biblom:)) Ali Denize hamileyken eşimin teyzesi hediye etmişti:))
 
 

 
bu fotoyu geçen gün face'de de paylaştım. testere 1,5- testere 3,5 diye.
şaka maka 10 gün sonra buçuklanıyor bizimkiler:))
( evet kıuzinin en son hali budur. kabak oldu kendisi)

postun adı evimizden manzaralar ya, işte evimizden görünen  manzara tam olarak bu. ne zaman biter bu inşaat bilmem.


26 Ağustos 2013 Pazartesi

kitap- Işık Bahçeleri- Amin Maalouf

,
Mani dini 3 yüzyılda tüm dinleri kucaklayan ve kapsayan bir din olarak ortaya çıkmış. kurucusu Mani müritleriyle beraber bu hoşgörülü dini yaymak üzere gezgin bir hayat yaşıyor. Maninin yolu Pers kralıyla da kesişiyor ve aralarında ilginç bir ilişki doğuyor. Maninin dini savaşı ve adam öldürmeyi kesinlikle yasakladığı için bu iki insanın doğaya aykırı dostlukları çok uzun ömürlü olmuyor ama hayatları boyunca aralarında bir bağ kalıyor.

kitaptan Manîcilik diniyle ilgili alıntılar;

...ilk başta evrende birbirinden ayrı iki dünya vardı: Aydınlığın dünyasıyla Karanlığın dünyası. Arzu edilebilecek her şey Işık Bahçelerindeydi, karanlıklar ise arzunun yurduydu, kudretli, görkemli, kükreyen bir arzunun. Ve birdenbire iki dünya çarpıştı, evrenin görüp görebileceği en şiddetli, en korkunç çarpışma oldu bu. Böylece Işık zerrecikleri binbir şekle bürünerek Karanlıklara karıştı, bütün yaratıklar, kutsal varlıklar, sular, doğa ve insan böyle doğdu...

Her cansız varlıkta olduğu gibi her canlıda da Işık ile Karanlık yan yana, iç içedir.Bir hurmayı ısırdığınız zaman eti bedeninizi besler, ama tadı , kokusu ve rengi ruhunuzun gıdasısır. Işık içinizde güzellikten, bilgiden beslenen şeydir, hiç durmadan besleyin onu, bedeni doyurmakla yetinmeyin. Duyularınız güzelliği devşiresiniz, ona dokunasınız, koklayasınız, tadasınız, dinleyesiniz, seyredesiniz diye verilmiştir size.Evet kardeşlerim, beş duyunuz Işığı imbikten geçirmeye yarar. Duyularınnıza kokular, ezgiler, renkler sunun. Onları kötü kokulardan, çirkin seslerden, pislikten uzak utun.


bu satır çok vurucu bence. dünyada din adına yapılan katliamları gördükçe insan hak veriyor bazen bu söze...

"bazen merak ediyorum, sırf Tanrı'yı kötü göstermek için, acaba şeytan mı yolluyor dinleri yeryüzüne"

22 Ağustos 2013 Perşembe

kitap-Asal Sayıların Yalnızlığı-Paolo Giordano

 
okuma şenliği için okudum bu kitabı. yazarı benimle aynı yıl doğmuş.
adını duyar duymaz ilgimi çeken bir kitap oldu. belki mesleğim gereği belki de kendimden kaynaklı acayiplerimden dolayı asal sayıları çok severim. öğrencilerime de ballandıra ballandıra anlatırım:))


arka kapak yazısını paylaşmak istiyorum:

Asal sayılar yalnızdırlar; sadece kendilerie ve bire bölünebilirler;asla eşlerini bulamazlar.

Alice ve Mattia da çocukluk tranvalarının gölgesinde yaşarken yapayalnızdırlar. Alice ölümden döndüğü kayak kazasının izlerini taşır, Mattia da engelli kız kardeşinin kayboluşuyla ilgili suçluluk duygusunu. İki genç birbirlerinin yaralı ruhlarının derinlerine inerler.

Büyüdükçe anlarlar ki kaderleri bağlanmış, sadece kendilerine ve brbirlerine bölünebiliyorlar.
Yalnızlığa, sevgiye ve çocuklukta yaşananların ağırlığına dair olağanüstü bir hikaye.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

kitap- Serap- Necip Mahfuz

Daha önceki bir yazar ayında Mısırlı yazar Necip Mahfuz okumuştuk ve bende o zaman yazarın bir kaç kitabını almıştım.
aslında okuduğum diğer Necip Mahfuz kitaplarını çok yavan bulmuştum ama bu kitabı beğendim.

Kitabın arka kapağında şöyle yazıyor " Freudyen izler taşıyan Serap, Necip Mahfuz'un otobiyografik bir anlatımla kaleme aldığı psikolojik romanlarından biri"

kitapta dağılmış bir evliliğin en küçük çocuğu olan Kamil'in hayat hikayesini kendi ağzından öğreniyoruz. Kamilin annesi Kamilin babasıyla bir kaç kez ayrılıp barışır ve bu evlilikten 3 çocuğu olur, en sonuncusu diğer kardeşlerinden epey  küçük olan Kamildir.
Kamil'in babası diğer iki çocuğu himayesine alır ama Kamil'i alamaz çünkü Kamil'in annesi ve anne tarafından büyükbabası Kamilin babasıyla anlaşırlar.
bundan sonraki kısım bence tam olarak psikopat bir anne hikayesi. çocuğunu kendisine o kadar bağımlı yetiştiriyorki  Kamil yaşıtlarının yaptığı hiçbirşeyi yapamıyor. kimseyle arkadaşlık kuramıyor ve annesi her seferinde ona "sen onlardan çok üstünsün onlar sana layık değiller zaten" diyor.
Kamilin azıcık özgürlük için  isyan ettiği nadir zamanlarda da duygu sömürüsü yoluyla gene yanından ayırmıyor Kamil'i.
Kamilin çocukluğu ve ilk gençliği başarızızlıklarla dolu olarak geçiyor ve dedesinin çabalarıyla bir devlet memurluğu işine giriyor.

kitap buraya kadar iç bayıltıcı . anlatımın kötülüğünden değil , anlatım çok güzel ama Kamilin hayatı gerçekten insanı bunaltacak akdar kötü bence.

kitabın ikinci yarısında ise Kamilin bir kıza aşık olduğunu öğreniyoruz ve bundan sonraki kısım daha sürükleyici ve merak uyandırıcı. hele ki kitabın sonuna doğru çok heyecanlı bir hal alıyor olaylar.

kısacası önyargıyla başladığım bu kitabı severek bitirdim :))

kitaptan bir alıntı:

Ağaçları budar, eğri büğrü dallarını kesip atarız, öyle değil mi? Pekiyi, yaşama uygun olmayan insanları, onlara rağmen korumakta neden bı ısrar? Neden yaşamı bu insanlara dayatmak veya bu insanları yaşama dayatmak için sergilenen bunca gayret, yok hayır yapılan yanlış? Oysa bu insanlar yeryüzünde ürkek birer yabancı gibi dolaşacak ve bazen öylesine tökezleyip korkuya kapılacaklar ki, ne yaptıklarını bilmeden en masum insanları bile ezip geçecekler.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

deprem, içinde , dışında...

17 ağustos 1999 da Trabzondan İstanbula gelmiştim ailemden önce. lise sondaydım ve dershaneler erken açılıyordu.
İstanbula geldim dershaneye bir gün gittim ve deprem oldu.
dershane tatil oldu ama ben Trabzona geri dönmedim. Tek başıma kendi evimizde de kalamadığımdan kuzenimde kalıyordum. onlar bir kaç gün içersinde işe başladılar ve ben evde yalnız kalmaya başladım.
o zamanki cahil cesaretimle evde, hatta etrafta kimseyi tanımadığım bi evde kalmaktan korkmadım hiç
televizyon açamıyordum, içim almıyordu o haberleri, ağlamaktan helak oluyordum.
ben çok şükür depremde hiç bi yakınımı, tanıdığımı kaybetmedim ama o kayıpların hepsi benim yakınımdı sanki. duyduğum , gördüğüm her ölüm için ağladım ağladım...
bi süre sonra hiç televizyon izleyemez oldum..
Adapazarı diyorlardı yerle bir olmuş diyorlardı. o kadar uzaktıki Adapazarı bana. hiç bilmediğim gitmediğim bi şehir... ne işim olurdu benim orda.

öyle olmadı tabi. o sene lise sonu bitirdim üniversiteyi kazandım ve Adapazarına atandım.
o deprem şehrindeydim artık ama açıkçası ben geldiğimde depremin üzerinde 5 yıl geçmişti ve benim gene aklıma gelmedi depremden korkmak.
zaten şehirde kendini yenilemişti ama ya insanlar....

insanlarla tanıştıkça anladım ne travmalar yaşadıklarını.
yakınını kaybetmiş çok insan tanıdım ama bir tanesi hala içimi parçalar. eski oturduğum mahallaede ki Dilek abla depremden kısa süre önce annesini sonra tek kardeşini kaybetmiş. depremde de kocası ve iki çocuğunu , depremden sonra da babasını kaybetmiş. 1 yıl içinde ailesinden herkesi kaybetmiş.
nasıl ayakta durabildiğine hayret ettim hep. Allah sabrını da vermiş ona demekki ama kimseye yaşatmasın onun yaşadıklarını....

sonra öğrencilerim oldu "deprem çocukları" dediğimiz. deprem senesi doğan çadırlarda büyüyen, depremde küçücük çocuk olan..
onlarda gördüm depremin etkilerinin sadece ölmek olmadığını....

şimdi gene Adapazarındayım. bundan sonrak ömrümde hep burda geçecek belki. depremi bazen düşünüyorum evet ama düşünmemeye çalışıyorum.

ama en çok ne zaman aklıma geliyor biliyormusunuz, belki çok piskopatça gelecek ama. annem babam kerdeşim, eşim ve çocuklarım hepimiz aynı çatı altında olduğumuzda. diyorumki Allahım olacaksa şimdi olsun, öleceksek hep beraber, yaşayacaksak hep beraber. hiç birimizi birbirimizden ayırmasın Allah....

Depremde ölenlere rahmet diliyorum milyonuncu kez belki. kalanlara sonsuz sabırlar diliyorum...

kitap- Yokyer- Neil GAİMAN- yazar ayları ağustos

 
Pinucca'nın düzenlediği yazar aylarında Ağusts ayı yazarı Neil Gaiman.
ben de yazarın "yokyer" adlı kitabını okudum.
Yokyer fantastik bir kitap. çoğu türdeşi gibi de sürükleyici tabi:))

konusu kısaca şöyle:

Richard Mayhev kendi halinde, işinde gücünde bir insandır.vaktinin çoğunu gözü biraz yükseklerde olan nişanlısıyla  geçirir. bir gün nişanlıısyla acele bir yerlere yetişmeye çalışrken yolda yaralı bir kız görürler.Richard kızı kurtarır ama bu ona pahalıya mal olur. nişanlısı tarafından terkedilir, yer altında kimsenin farkında bile olmadığı karanlık bir dünyayı keşfeder.
Richard artık ne yeraltındaki dünyaya ne de yer üstündeki dünyaya aittir ve eski yaşantısına dönmek için herşeyi yapar.

gerçek dünyaya döner mi dönmez mi, döndüyse mutlu olur mu , dönmediyse pişman olurmu, hatta hayatta kalabilir mi....
bu soruların cevapları için bakınız "Yokyer":))

13 Ağustos 2013 Salı

kitap mitap...ve bir saçmalama...

 
okuma şenliği bahanesiyle aldığım kitaplar:))

 

                                bunlar da artık okusam şunları dediğim kitaplarım:))

saçmalama:
başlığı koyarken aklıma geldi  bu saçmalama. şimdi hani "kitap mitap", "okul mokul" gibi ikilemeleri çok kullanırız ya biz millet olarak. size de olur mu bilmem mesela mercimek kelimesini ikilemek istiyorum bazen; "mercimek mercimek"... olmuyor ya öyle kalıyorsun sanki boşlukta. benim acayip sinirlerim bozuluyor bu duruma.

tamam onun yerine "mercimek falan" deyip geçiştiriyorum ama keisnlikle tatsız oluyor bence:))

burdan yetkili arkadaşlara sesleniyorum..artık edebiyat mezunları mı alınır üstüne, yoksa tdk yetkilileri mi devreye girer bilmem..." m " ile başlayan kelimeleri ikilemenin bi yolunu bulun lütfen...

sevgiler, mevgiler...

G.A.D...............................(14)

mutfak masasının üstünde akşam yediği çiğköftenin kalanını bırakan eşime gıyabında söyleniyorum,

Ali Deniz de masada yumurtasını yiyor

ben:  ahh savaş ahh  bu burda bırakılır mı?
ali deniz:   neden öyle diyoşun anne
ben: baba çiğköfteyi masanın üstünde bırakmış , dolaba koyması gerekirdi.
ali deniz: ama anne sen ona dolaba koy demişmiydin
ben: hayır , bazı şeyleri söylemeden de yapması gerekir
ali deniz hayır anne söylemen geyekiy

dehşet içindeyim bu erkeklerin bir şeyi söylenmeden yapmaması doğuştanmış demekki. bacak kadar çocuk babasıyla aynı  fikirde:))
..........................................................

anne internetten lahmacun nasıl yapılıur baksana:))
...................................................

anne ben çok büyümicem senin kadar büyücem olur mu?:))
( tamam uzun boylu değilim ama o kadar da kısa değilim ne demek istedi bu çocuk)

................................................
azıcık ateşi olan Ali Deniz'e akşam ateş düşürücü veriyorum.
sabah olunca diyor ki: "anne bana gene ateş düşüyücü veysene"
ben de diyorum ki: " gerek yok ateşin düşmüş"
o da diyor ki: " neyeye düşmüş anne neyeye?

...................................
Kuzey gelmiş abisine pat pat vuruyo.
ben de kızıyorum ikisine de: yapma Kuzi abiye vurulmaz, Ali Deniz sen de kalk ordan izin verme vurmasıa
Ali Deniz: olsun anne öyle deme, kardeşim beni  böyle seviyo..

12 Ağustos 2013 Pazartesi

kitap - Edebiyat Mutluluktur-Zülfü LİVANELİ

Zülfü Livaneli kitaplarını genelde takip etmeye çalışıyorum ama doğruyu söylemek gerekirse şu ana kadar en çok beğendiğim kitabı kendi hayatını anlattığı Sevdalım  Hayat oldu. hatta bir daha okuyasım var şu günlerde:))

"Edebiyat Mutluluktur" Zülfü Livaneli'nin edebiyat üzerine denemelerini topladığı bir kitap.
çok keyifle okudum bu kitabı. nasıl bir bilgi birikimidir bu adamdaki. tekrar hayran kaldım doğrusu:))
bi Zülfü Livaneli okulu olsa da okusak:))

Kuzim de arka kapaktaki Zülfü Livaneli fotoğrafını gösterip gösterip dede diyor bu arada:))

kitap- Lukata- Bekir Sıtkı SEZER

bu kitabı geçen yaz kadıköyden almıştım. ismi ilgimi çekmiş fantastik bir korku kitabı olduğunu düşünmüştüm. kapak resmi de bu fikrimi destekler gibiydi ama öyle değilmiş:)) kitabı okuma şenliği bahanesiyle okumaya karar verince anladım.

konusu kısaca şöyle:

köyde cami avlusuna bir bebek terkediliyor ve bebeği çocuğu olmadığı için kendini içkiye vermiş, aynı zamanda da köyün en zengin adamı olan biri buluyor.
çocuğu eve getirip herkese kendi bebekleri gibi tanıtıyorlar ve bu kız bebeği kendi kızları olarak büyütüyorlar. köyde şüphe çekmemek için de şehire taşınıyorlar.

kız büyüyünce geçmişini sorgulamaya başlıyor ve köye dönüp geçmişinin izini sürmeye başlıyor.
çok iyi yetiştirilmiş bu kız çocuğunun hayatını öğrenirken eğer bu kız çocuğu bu zengin aile tarafından bulunmayıp çocuk esirgeme kurumuna bıraılmış olsaydı başına gelmesi kuvvetle muhtemel olayları da kısaca anlatıyor yazar.

Kitabın önsözü şöyle başlıyor:

Bir yerde bulunan ve sahibi bilinmeyen yitik bir mala Lukata, bunu o yerden alıp kaldırmaya İltikat ve bunu kaldırıp alan kimseye de Mültakıt denirmiş......

Bekir Sıtkı SEZER sanırım hala Hakimlik yapmakta olan bir hukuk adamı. Bu kitap yazarın 5. kitabı aynı zamanda.

Okuma Şenliği 1.ay Durum Değerlendirmesi...


 
Okuma şenliğinde 1. ayımız bitti. ben de 5 kitap okumuşum bu sürede. bi de nedense ben hep şenliğimiz Eylül'ün 9'unda bitecek diye düşünüp bütün kitaplarımı yetiştiremeyeceğimi sandım:)) daha kocaman 2 ayımız varmış önümüzde neyseki...



1- Canımın istediği kitap- Lukata - Bekir Sıtkı SEZER - 175  sayfa - Koleksiyon Yayıncılık - 5 puan

2-150 sayfadan az kitap - Kappa - Ryunosuke AKUTAGAVA - 77 sayfa - Boğaziçi Üniversitesi Yaynıevi - 5 puan

3-Esas mesleği yazarlık olmayan birinin yazdığı kitap - Menekşeler Atlar Oburlar- Hüsnü ARKAN-Kırmızı Kedi- 206 sayfa-20 puan

4-Türü kurgu olmayan kitap- Edebiyat Mutluluktur- Zülfü LİVANELİ- 240 sayfa - Doğan Kitap-20 puan

5-400 sayfadan uzun bir kitap- Spinoza Problemi- Irvin D. YALOM- 445 sayfa- Kabalcı - 25 puan

Toplamda 75 puan toplamışım:))

6 Ağustos 2013 Salı

kitap- Spinoza Problemi- Irvin D. YALOM

Irvin Yalom'un Nietche Ağladığında kitabını okuyanlar bilir, kitapta gerçek olaylar ve düşünceler bir kurgunun içersine yedirilerek verilir ve en ağır düşünceler bile kolayca anlaşılabilir.
bu kitap ta aynı şekilde yazılmış.

kitap iki farklı zamanda ve mekanda geçiyor.

Bir yanda 1600' lü yıllarda Amsterdamda ilk gençliğini yaşayan ve kendi varlığını , cemaatini sorgulayan Bento Spinioza'nın hayatı anlatılıyor. Bento sapkın düşünceleri yüzünden Yahudi cemaatinden aforoz ediliyor. zaten yapısı gereği çok arkadaş canlısı olmayan Bento bunu bir fırsata çevirerek kendi iç dünyasına yöneliyor ve eserlerini ortaya çıkarıyor. biz Bento'nun gerçek olan düşüncelerini kurgu bir kahraman olan Francoyla sohbetlerinden öğreniyoruz.

diğer yanda 1900 'lü yıllarda yaşayan Alfred Rosenberg'in kendini bulma çabalarına tanık oluyoruz. daha okuldayken öğretmenleri tarafından aşırı ırkçı tavırları farkediliyor. öğretenleri ona çok sevdiği yazar Goethe'nin hayran olduuğu filozof Spinoza'yı araştırma ödevini ceza olarak veriyor. bu Alfred için korkunç bir şey çünkü Almanların üstün ırk olduğunu savunan bir genç için Yahudi bir filozofu okumak bile aşşağılayıcı bir şey. zorlada olsa bu görevi yerine getiriyor ve hayatının her döneminde Spinoza problemini sorguluyor.

Alfred Rosenberg gerçek bir karakter. Hitlerin akıl hocalığını yapmış aslında Hitleri yaratmış olan kişi denilebilir onun için. hayatını, kendini Hitlere sevdirmeye adamış ama hiç bir zaman bunu sağlayamamış asosyal , takıntılı ve aşırı megolaman bir tip.

Alfredin düşüncelerini de gene kurgu bir karakter olan , aynı zamanda Alfredin dostu terapist olan Friedrich Pfister'le yaptığı sohbetlerden öğreniyoruz.

dediğim gibi Irvin Yalom gene kolay okunan bir roman yazmış. içinde hem tarihi olaylara hem
de Spinoza gibi bir filozofun düşüncelerinin tamamına olmasa da ana hatlarına yer verdiği bu romanı çok güzel bir dil ve kurguyla yazmış. kesinlikle tavsiye ederim...

2 Ağustos 2013 Cuma

nostaljik paspasım:))




evet nihayet bitti. kocaman bişey oldu bitince de. kollarım koptu örerken o kadar ağırlaştı ki. bi de normalden daha uzun şişler varmış paspas örmek için. onları kontrol etmek ayrıca eziyet oldu benim için.
üçlü koltuğun ortasına oturup yanlarıma kimseyi oturmuyordum örerken:))

eskiden çok vardı bunlardan.  ben de küçükken artık iplerden küçük küçük böyle paspaslar örerdim. babannem öğretmişti bana galiba:))

bu arada çektiğim fotoğraflardan eller ayaklar eksik olmuyor :))


 
artan iplerden da böyle uzunca bişey örüyorum. ince bi tığla örünce tok duruyo. altına da belki kaydırmaz falan dikerim. yolluk gibi olur diye düşündüm. şişle örülen yuvarlak paspastan sonra ilaç gibi geldi bana valla:))

1 Ağustos 2013 Perşembe

çoktan anılarda kalan tatilimiz...

 
bu sene ücretsiz izinde olmamı fırsat bilerek mayıs ayında yaptık tatilimizi. bir daha böyle bir fırsa zor olur:))çocuklarla gideceğimiz ilk tatildi o yüzden biraz stresliydim en başta ama daha önce de söylediğim gibi korktuğum kadar kötü olmadı.
 
 
 
 
 
ben otel tatillerinden hiç hoşlanmam aslında ama çocuklar küçükken gidilebilecek en iyi yer bence her şey dahil oteller.
bana kalsa geze geze gidilen küçük pansiyonlarda konaklanan, gerekirse güze bir manzara karşısında arabada sabahlanan doğaçlama tatiller.

 
 
 
gene de yolda giderken gördüğümüz tabelaları değerlendirmeye çalıştık. Burdur'daki İnsuyu mağarasına uğradık. daha önce gördüğüm bir çok mağaradan bir farkı içinde kocaman bir göl olmasıydı ve ben bakmaya doyamadım o göle. çok güzeldi gerçekten.
 
 


tatilimizin tamamının geçtiği çocuk havuzu ve etrafı:))

 
 Kuzey Denizin ayran keyfi...

 
 Ali Deniz Hockeye merak saldı Allahtan oyun alanını son gün keşfetti yoksa çıkaramazdık onu ordan.
 
 
oyunun mantığını henüz keşfedemedi. gol yiyince de atınca da seviniyo şapşal:))

 
 Ali Deniz eğlenir de Kuzi durur mu?

 
Ali Denizle fotoğraf çekilme mücadelemiz.

 
Ali Deniz'in objektifinden biz...


 
dönüşte de Antalyada'daki akvaryuma uğradık.


Akvaryumun bahçesinde çocukları çimene saldık:)) malum bizi uzun bir yol bekliyordu.


 
 
kuzucuklarım..
 


bu yazının ana fikri de şudur:
" en güzel çocuk uyuyan çocuk"