31 Ekim 2012 Çarşamba

markafoniden aldıklarım ve almamak için kendimi zor tuttuklarım:))

 
 
aldım...bi pembe bi de beyaz:))
 

aldım...
 aldım...hem de iki tane:))
 aldım...
 almadım...
 almadım...
 almadım...niye almadım:((
 almadım...çok pahalıydı bence...
 
 almadım...ama bayıldım...
 almadım...


photo of day-30-31


30-masanın üstünde
bu dağınıklık bitmicek, biz taşınana kadar. o kadar bunaldım ki.bir yıldır hep bir kaç ay sonra bitecek diye oyalandığımız evimiz hala bitmedi. artık isyanlardayım. evde her yerde koliler var. çok acil olmadığı sürece eve yeni bir şey almak bile istemiyoruz artık.aldıklarımızı da taşınınca açarız diye koyuyoruz kenara.
çok üzgünüm, çok sinirliyim...
 


 
31-sen
yani ben:)))
ayağımdaki benim, küçükken anneme sormuşum "bu ne?" diye annem "ben" demiş, babama sormuşum "bu ne?" diye o da "ben" demiş, sonra  bi gün yengem sormuş bana "bu ne?" diye ben de "annemle babam" demişim:)) hala anlatır güler yengem.
bi de biraz daha büyüdüğümde hiç hoşlanmazdım bu benden ve üzülürdüm.yazın bile çorapla gezerdim. annem de derdi ki "sen kaybolursan biz seni bu benden tanıyıp ta bulucaz":)) ben de teselli olurdum. Allahım ne salakmışım ben küçükken.
şimdi ise çok seviyorum üzüm yaprağı şeklindeki benimi...

30 Ekim 2012 Salı

kitap- Keçiler Dönemi- Luan STAROVA


 
sahaflar festivalinden aldığım bir kitaptı.
ilk sayfalarında fazlaca olan betimlemeler biraz sıkıcı gelse de sonradan çok akıcı ve heyecan verici bir kitaba dönüştü. zaten 160 sayfalık kısa bir kitaptı ve çabucak bitti.
 
 
Balkanlarda Kominizm kurulmaya çalışılırken kentlerde kominizmin olmazsa olmaz şartı olan işçi sınıfı oluşturmak adına dağlardan çobanlar da kente çağrılıyor. kentte onlara iş ve barınak veriliyor ama çobanlar keçileriyle beraber geliyor. çünkü onlar için yaşam kaynağı keçiler. sütleriyle çocuklarını beslerken  soğuktan da  onlarla koyun koyuna yatarak korunuyorlar. herşeyden öte çok güçlü bir manevi bağ var aralarında.
ne olursa olsun vazgeçmiyorlar keçilerinden.
baş çoban çanga ve onun sonradan başkaldırıya dönüşen hikayesi.
çok ilginç ve dokunaklı...
tavsiye edilir....

29 Ekim 2012 Pazartesi

film-bir zamanlar Anadolu'da

 klasik bir Nuri Bilge Ceylan filmi. film değil fotoğraf kareleri sanki her sahne. o kadar durağan yani. 2 buçuk saatlik filmi bana kalsa 1 saate sığdırırım ama o zaman böyle bir şaheser olur mu ? olmaz tabi:))
şaka bi yana güzel bi film. çok durağan olmasına rağmen hep bir merakla izliyor insan o yüzden de sıkılmıyor.
      konusu kısaca şöyle. bir cinayet olayı var ve yer tespiti için katil zanlısı , komiser, savcı, doktor,jandarma...ve bir kaç kişi daha dağ bayır geziyoalr filmin başlarından ortalarına kadar. tabi arada her birinin hikayeleri de var azıcık.
      bir elma sahnesi var (45. dakikada) yani ne diyim insanı dumur ediyo diycem argo olucak ama başka bir tabir bulamadım:)) ben bi kaç kere daha izledi o sahneyi çok hoşuma gitti. düşününce çookkk derin anlamalr çıkar vala:))

     yılmaz erdoğan, ahmet mümtaz taylan, fırat tanış, taner birsel...benim tanıdığım oyuncular. bu tarz filmleri sevenler için güzel bir film. ben beğendim....

biz filmi izlerken Ali Deniz de bu hallerdeydi:)) tabi biz hiç bir filmi bi kerede bitiremiyorz artık. genelde 2 seans oluyo çocuklardan dolayı.

photo of day-24-25-26-27-28-29

 
24-rahat
taaa üniversitedeyken arkadaşlarımın aldığı panduflar. neden moriçe olduğum renkten belli değil mi? nerdeyse 13 sene oldu bunlar alınalı. altları aşınmıştı ve babannem yamadı altlarını. hala giyiyorum.
 
 
24-rahat 
bu da Ali Deniz paşası:)) o şezlongu salonun ortasına taşıyıp oturmaya bayılıyo:))
 
 
 25-kırmızı
 
 
26-huzur
daha önce de bahsetmiştim. nuray bizim evde uyumayı çok sever diye. işte huzurlu huzurlu uyuyor kankam:))
 
 26-huzur
bu fotoyu annem çekmişti ama bence huzur'un fotoğrafı. terasta uyumuşuz Ali Denizle.
 
 27-hava nasıl
 
görüldüğü gibi, hava güneşli:))

 
28-bir duygu
heyecan. safranboluda ki incekaya su kemeri. üstünden aşağıya bakmak heyecan verici.
 
 
29-manzara
balkonumuzun önünde ki yegane ağaç:))


 

28 Ekim 2012 Pazar

26 Ekim 2012 Cuma

bayramınız kutlu olsun....

gecikmiş de olsam hala bayram bitmedi di mi:? zaten bence kurban bayamı 2. gün başlıyo. ilk  gün herkeste bir et telaşı :))
herkesin bayramını kutluyorum... sevdiklerinizle beraber, huzurlu, sağlıklı ve mutlu bayramlar diliyorum...

24 Ekim 2012 Çarşamba

kitap- AĞAÇKAKAN- Tom ROBBİNS

Öncelikle kitabı çok beğendiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. yıllar önce "Parfümün Dansı" nı okumuştum ve çok etkilenmiştim. Kitabın kahramanları Alobar ve Kudra ve de onların sonsuz aşl-kıydı. sonsuz derken gerçek anlamda sonsuz. yüzyıllar boyunca farklı yerlerde süren bir aşk.
     neyse gelelim bu kitaba. Tom Robbins bu kitapra esprili kişiliğini çok daha fazla ortaya koymuş. o kadar çok yerde güldüm ki. aslına bakarsanız kitabın türü bence; mizah, bilgilendirici, macera, aşk...gibi bir çok türün birleşimi.
bi de kitapta CAMEL sigara paketinindeki sırlardan da çok sık bahsediyor. ilk fırsatta bi tane alıp incelicem:))
     kitabın baş karakteleri. Ağaçkakan lakaplı Bernard Mickey Wrangle ve devrik bir krallığın son prensesi Leigh Cheri...
    bu iki ilginç karakter ve onların bi o kadar ilginç aşk hikayesi...Ağaçkakan dinamitle her yeri patlatabilen ama bunu kendince çok mantıklı sebeplere dayandıran bir kanun kaçağı. Leigh Cheri de cinsel zevklerin peşinde ama kafasını bir yandan da dünya meselelerine takmış bir prenses.
gerisini de siz okuyun bakalım...

23 Ekim 2012 Salı

çıldırmak üzereyim:))


evet bu aralar bu moddayız Ali Denizle:)) yüzüne bakıyorum o da yetmiyo illaki efendim dicem ya:)) çıldırmama az kaldı, çok az:))

photo of day-21-22-23

 
21-lezzetli
benim için çiğköfteden sonra dünyanın en lezzetli yiyeceği. bir gün denemek istiyorum kaç kilo yiyebilirm acaba:)) bir paketi 10 dakika içinde btirebiliyorum da daha büyük bir rekor denemesi yapmak istiyorum:))


 
22-bitki
 
evde bulduğum yegane bitki:))

 
23-ayakkabı
 
yaza kadar  Kuzey Denizin ayakkabısı da eklenir inşallah:))

22 Ekim 2012 Pazartesi

evimizden manzaralar...4

 
sahaf festivalinden aldığım kitaplar hala okunmayı bekliyor. şu an  Ağaçkakan'ı okuyorum.
 
 
 Ali Denize aldığımız botlar, ve yanında benim belki de ortaokul yıllarımdan beri kullandığım kalemliğim.
 

 
pempesini bitirdiğim battaniyenin mavisine başladım:)


 
bu uyku tulumlarını çok tuttum, herkese tavsiye ederim. geçen kış Ali Denize 2 yaş ve 3 yaşını almışıtık. geçen gün de Kuzey Deniz için 1 yaş, Ali Deniz için de 4 yaşını aldık:))
Ali Deniz bayılıyo zaten bu tuluma. bi de kardeşiyle aynı giyinmek çok hoşuna gidiyo kuzumuın:))
tulumları görünce eşim "bana göresi de var mı?" :)) diye sordu. gece nedense üstü çok açılıoyomuş da:)) hiç üstüme alınmdım valla.
evimizin çocuklar yatmadan çönce ve yattıktan sonraki hali. bı döngüyü sonsuza kadar uzatabilirsiniz. önce, sonra, önce sonra...( günde en az iki kere tekrarlanıyo)
 
 
 
kiler marketlerde kitaplarda % 50 indirim vardı. bunlarda ordan aldıklarım. çok benim tarzım olan şeyler yoktu. nerdeyse bi saat kitap seçtim orda. marketin dışına pazar tezgahı gibi yığmışlar kitapları. benden başka bi Allahın kulu da dönüp bakmadı valla. kitap yasağım vardı uzun zamandır ama artık dayanamıcağımı farkeden eşim de sesini çıkarmadı hatta çocukları bile oyaladı ben kitaplar arasında kendimi kaybetmişken:))
 
 
Kuzeyin ayağa kalkma çabaları.))
 

 
uzun zamandır dizlerinin üstünde durabiliyo. nerelerde yakalıyorum bi bilseniz:))

 
bu da ayağa kalkmayı başardığı an:)) beni bu anı çekerken gören abisi de ne zaman Kuzey ayağa kalksa " annee kuzey dikeldi gene fotoğrafını çekiyim" diye koşuyo. dikelmek kelimesini de ben hiç kullanmam nerden duyduysa artık:)
 
 
evden değil ama paylaşıım bunları da...
 
 
poz veriyo şebeğim:))
 
 

yeni oyunumuz bu. havalar iyice soğumadan şehrimizin en büyük parkı olan " kent parka gidiyoruz fırsat buldukça. çok yakın değil yürüyerek 40 dakikayı bulur o yüzden arabayla gidiyoruz. malesef yakınımızda hiç park yok.
oyunumuz şu: ben topları ona atıyorum o da raketle vurmaya çalışıyo:)) bunu yaparken de kıkır kıkır gülüyo.ilk başlarda isabet oranı çok düşüktü ama geliştirsi kendini baya:)
 
 
 
 

20 Ekim 2012 Cumartesi

photo of day-19-20

 
 19-arkanda ne var
 
arkam da her zaman her konuda ailem var, iyiki de var...( ben arkanda ne var başlığını mecaz olarak düşündüm:))( sağ daki ben , annem babam, solda ki eşim, annesi ve babası.)
yoksa şuan arkamda darmadağınık bir kütüphane ve içleri kitap dolu bir kaç koli var. sizi de bu görüntü kirliliğiyle rahatsız etmemek adına bu fotoyu seçtim:))
 
 
 malum 3 yıl aradan sora saçlarımı kestirdim ya geçen gün , saç deyince aklıma hep kendi kısa saçlarım geliyor :))
20-saç
 
bir de beyazlarım:)) şimdilik seviyorum onları ama bu kadar yeter başkaları gelmesin lütfen. ben yaşlanınca  pamuk nine değil gri saçlı bir nine olmak istiyorum:))

18 Ekim 2012 Perşembe

"özel aşılar" hakkında bildiklerim...




malumunuz sağlık ocaklarında aşı takviminde olan aşılar ücetsiz yapılıyor ama bir de aşı takvimin de olmayanlar var.onları paylaşmak istedim.

1- rota virüsü aşısı: 2. ve 4. aylarda olmak üzere 2 doz yapılıyor( bu aşı konusunda karrasızdım hatta Ali Denize yaptırmamıştık. bir arkadaşımızın 3 yaşındaki kızının bu virüsü kaptığı ve gerçekten zor bir dönem geçirdiklerini duyduktan sonra Kuzey Denize yaptırmaya karar verdik) ücreti yanlış hatırlamıyorsam her bir doz için 135 lira gibi birşeydi ve bir de özel hastanede yaptırdığımız için muayene ücreti var 32 lira.

Bu aşının  Türkiyede de aşı takvimine ekleneceğini duymuştum ama sonuç ne oldu bilmiyorum

2-su çiçeği aşısı: 13. ayda ve 4 yaşta olmak üzere 2 doz şeklinde yapılıyor. fiyatını hatırlamıyorum malesef:))
3- hepatit A: 24. ay ve 30 ay olmak üzere 2 doz. öğrendiğime göre 24. ayda olan aşı takvimine eklenmiş ve sağlık ocaklarında ücretsiz yapılıyor. aşının fiyatı 35 lira.

biz bugün Ali Denize ikinci doz Hepatit A aşısını yaptırdık. bizimki 25. ve 31. aylar da oldu ama sakıncası yokmuş. ilk dozu özel hastanede yaptırmıştık ama 2. doz için sağlık ocağındaki hemşireyle konuştum ve aşıyı eczaneden alırsak yapabilecekelrini söylediler.

bu sabah gittik. ben bir kaç gün önceden Ali Denizi alıştırmaya başlamıştım zaten. " birazcık acıyabilir ama hemen geçicek. çok acırsa biraz ağlayabilirsin istersen ama bence gerek kalmaz, bu aşıyı olursan başka iğnelerden kurtulacaksın" gibi şeyler söyledim ve gerçekten işe yaradı.

tabi sağlık ocağına gidince kararlı bir şekilde" anne ben aşı olmak istemiyorum" dedi. ben de kararlı bir şekilde" aşı olup olmama kararını sen veremezsin hatta ben de veremem" dedim:))
sonuç gıkı bile çıkmadan kolunu uzattı ve bitince "acıdı mı?" diye sorduğumda "hayır hiç acımadı" dedi:))
gerçekten çok şaırdım normalde sedye gördüğünde bile kıyameti koparan çocuk gayet soğukkanlıydı:)) aman maşallah diyim.

işte benim bildiğim aşılar bunlar. bunlardan başka bildiğiniz varsa paylaşırsanız sevinirim...
sevgiler...

photo of day-18-akşam



 
18-akşam
ben bütün gün bunun hayaliyle yaşarım. çocuklar uyur, ben de elişimi, kitabımı ve çayımı alıp televizyon karşısına geçerim. biraz örerim , biraz kitap okurum, televizyonla pek ilgilenmez sadece ses olsun isterim:))